Suud krallarını genel olarak biliriz, genellikle amerikancı ve batıcı tavır sergilerler. Bu sebeptendir ki Türk halkı tarafından da çok sevilmezler. Biz ise bu videoda çok farklı bir imaj çizen bir Suud kralını anlatacağız:
Kral Faysal bin Abdulaziz.
“Böl ve yönet!” (divide et impera)
Böl ve yönet politikası. rakiplerini bölerek ya da onları bölünmüş vaziyette tutarak zayıf durumda bırakmak isteyen devletlerin izledikleri yoldur.
Bu, çeşitli devlet, bölge veya millete hükmetmek amacıyla yapılan bir bölmedir. 19. yüzyılda sömürge imparatorluklarının kuruluşunda, daha iyi bir idare için Asya ve Afrika’nın komşu topluluklarını birbirine düşman etme çalışmalarında bu kuraldan yararlanıldı. Dini, dili, ırkı, coğrafyası aynı olan Arapların 22’ye ayrılmasının suçunu da başka bir yerde aramaya gerek yok.
Çok eski tarihlere gittiğinizde de bu politikayı bir çok devletin uyguladığını görebilirsiniz.
Ancak yine de her devirde bu düzene karşı çıkan insanlar var olmuştur. Bunlardan biri de Kral Bin Abdülaziz.
Suudi Arabistan’ın 1964-1975 yılları arasındaki kralı olan Faysal bin Abdülaziz, 1906 yılında, Riyad’da doğdu.
Suudi Arabistan’ın kurucusu olan Abdulaziz bin Suud’un 36 erkek çocuğunun üçüncüsüydü.
Annesi’nin, Faysal henüz 6 yaşında iken ölmesi üzerine Faysal’ı; dedesi Abdullah bin Abdüllatif yetiştirdi.
Geçliğinden itibaren çok önemli görevlerde bulundu. 1926’da henüz 20 yaşında iken Hicaz Valisi, 1930’da Dışişleri Bakanı oldu.
Babası 1953’te ölünce ağabeyi Suud bin Abdülaziz kral oldu. Zevkine düşkün olan kral ülkede zaten yerli yerinde olmayan dengeleri tamamen alt üst etti.
Şahsi harcamaları olağanüstü boyutlara çıktı. Onlarca karısı ve tespit edilebilen 108 çocuğu vardı.
İktidarda kaldığı 11 yılın sonunda (1953-1964) ülke maaş ödeyemeyecek bir duruma geldi, maaşların ödenebilmesi için çok zengin bir müteahhit olan; Usame bin Ladin’in babasından borç alındı.
Suud bin Abdülaziz, aile meclisinin ve ulemanın ortak kararı ile tahtı bırakmaya mecbur edildi ve 4 Mart 1964’te yerine kardeşi Faysal bin Abdulaziz getirildi.
Öncelikle gelir gider dengesini sağlayarak, ciddi bir kalkınma başlattı, ulaşım, eğitim ve sağlıkta önemli yatırımlar gerçekleştirdi, televizyon ve kız okullarının kurulmasını sağladı.
Arapçı bir politika yerine İslamcı bir politika yürüttü.
Türkiye dahil birçok müslüman ülkeye ziyaretlerde bulundu. Malezya, Türkiye ve Pakistan ile dostluklarını pekiştirmeye çalıştı, aralarının iyi olmadığıMısır, Suriye ve Irak gibi Arap ülkeleri ile diplomatik ilişkiler kurdu.
Özel hayatı da diğer Suud krallarından bir hayli farklıydı. 1932 yılında Üsküdar doğumlu olan İffet SunayyanHanım ile evlendi. İffet hanımdan önce evlendiği eşlerinden boşanıp tek eşli bir hayat sürdürdü.
İffet Hanım’la Kral Faysal, İffet Hanım’ın 1931’de gerçekleştirdiği Hac ziyareti esnasında tanıştılar.
1932 Yılında Dışişleri Bakanı olarak Rusya’yı ziyaret eden Faysal, dönüşte uğradığı İstanbul’dan, İffet Hanım’ı da yanına alarak Suudi Arabistan’a gitti, aynı yıl evlendiler ve 7 çocukları oldu.
İffet Hanım, eşine Türkçe; eşi Faysal da ona Arapça öğretti.
Kral Faysal, İslami siyasetinin yanı sıra ülkesinin ve birçok İslam ülkesinin en önemli gelir kaynağı olan petrol ile ilgili de önemli adımlar attı.
Suudi Arabistan, Irak, İran, Kuveyt ve Venezüella’nın 14 Eylül 1960’ta Bağdat’ta bir araya gelerek; OPEC’i (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) kurmalarında büyük katkısı oldu. İleriki yıllarda bir çok ülkenin katılımıyla OPEC dünya petrol ekonomisinin 3’te ikisini kontrol eden çok önemli bir güç haline geldi.
Kral Faysal,‘Altı Gün Savaşları’ adıyla tarihe geçen İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki savaşta, Arapların büyük bir yenilgi almaları ve Kudüs‘ün işgal edilmesinden derin bir şekilde etkilendi.
Petrolü, İsrail’i destekleyen ülkelere karşı bir silah olarak kullanmak amacıyla, 9 Ocak 1968’de Beyrut’ta, dünya petrol rezervlerinin yüzde 60’ına sahip; Cezayir, Bahreyn, Irak, Kuveyt, Libya, Suudi Arabistan, Suriye, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Katar’ı anlaştırarak, Petrol İhraç Eden Arap ülkeleri OAPEC’in kurulmasını sağladı.
Ortadoğu’da, 1967’de yaşananAltı Gün Savaşı‘nın yol açtığı yıkım ve büyük acılar devam ederken; 21 Ağustos 1969’da Mescid-i Aksa’nın bir Yahudi tarafından yakılması üzerine tüm Müslümanlara ‘Cihat’ çağrısında bulunan bir konuşma yaptı.
6 Ekim 1973’te, Mısır ve Suriye orduları, Yahudilerin Yom Kipur Bayramı günü İsrail’e saldırdı.
Hiç beklemediği bir anda saldırıya uğrayan İsrail, tarihinde ilk olarak yenilgiye uğradı, Sina yarımadası İsrail işgalinden kurtarıldı.
Akdeniz’deki ABD savaş gemileri harekete geçerek savaşı durdurdu. İsrail’in daha ağır bir darbe yemesi engellendi.
Kral Faysal, İsrail’i destekleyen ülkeleri protesto etti. Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği (OAPEC)’in İsrail yanlısı ülkelere petrol ambargosu uygulaması çağrısında bulundu, çağrısı üzerine bu ülkelere petrol satışı durduruldu.
5 Ekim 1973’te OAPEC, ABD ile birlikte savaşta İsrail’den yana tavır sergileyen ülkelere petrol ihraç etmeyeceğini ilan etti.
Petrol ambargosuyla uluslararası çapta büyük bir enerji krizi baş gösterdi.
Durumu fırsat bilen OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği) üyesi ülkeler ise, dünya petrol fiyatlarını yükselterek, başka bir krize neden oldu.
Ambargo nedeniyle varili yaklaşık 2 dolar olan petrolün değeri 11,65 dolara yükseldi.
Ani fiyat artışı Batı Avrupa ve Japonya’da paniğe sebep oldu.
Gelişmiş ülke sanayilerinin petrole bağımlı olması ciddi sıkıntılara yol açtı, petrolsüz kalan Batı ülkelerinde hayat felce uğradı.
Kral Faysal, Time dergisine kapak oldu ve aynı dergi tarafından yılın adamı seçildi.
Petrol ambargosu üzerine, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger; Kral Faysal’ı kararından vazgeçirmek amacıyla Suudi Arabistan’a gitti.
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, anılarında Suudi Arabistan ziyaretini ve Kral ile görüşmelerini ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır:
Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona;
‘Uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz, uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazırız’ dedim.
Kral gülümsemedi, kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi:
‘Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ’da iki rekât namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?
Güvenilir olmayan bazı kaynaklara göre ise bu konuşmanın ileriki safhalarında Kissinger, Kral Faysal’ı petrol kuyuları bombalamakla tehdit etmiştir. Bunun üzerine Kral Faysal’da:
“Biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşadık; yine öyle yaşayacağız! Ancak sizler petrole muhtaçsınız” diye yanıt vermiştir.
Yaşananlar üzerinden 1.5 yıl geçmeden Kral Faysal, 25 Mart 1975 tarihinde suikasta uğradı.
Sarayında yaptığı bir halk görüşmesinde ABD’den yeni gelen yeğeni Faysal bin Musa, kutlama bahanesi ile yanına sokularak tabanca ile iki el ateş etti.
Ağır yaralanan Kral Faysal hastaneye kaldırıldı, ancakkurtarılamadı.
İlk günlerde hükümet tarafından, katilin akli dengesinin bozuk olduğu yönünde açıklamalar yapıldı.
Sonradan yapılan muayenelerde ise akli dengesinin bozuk olmadığı tespit edildi, idam cezasına çarptırıldı.
Cezanın infazı 18 Haziran 1975’te Riyad meydanında gerçekleştirildi.
Ölümünden sonra yerine kardeşi Halid bin Abdülaziz geçti.