ANTİK İNSANLAR DÜNYANIN ÇEVRESİNİ NASIL HESAPLADI VE KÜRE OLDUĞUNU ANLADI?

3 dk


Uzaya çıkıp gezegenimize doğru bakamayacağımız veya üstün hesap bilgilerini kullanabileceğimiz bilgisayarların olmadığı zamanlarda bile Dünya’nın çevresi hesaplanabilmiş ve hatta düz olmadığı anlaşılmıştı. Peki, imkânlardan bu kadar yoksunken insanlar bunu nasıl başardı? Gelin ilkel yollarla ve birazcık da geometri bilgisiyle Dünya’nın çevresini nasıl hesaplayabileceğimizi ve düz olmadığını nasıl anlayabileceğimizi gösteren birkaç yöntemi hep beraber öğrenelim.

(intro)

            İnsanlar kendilerini bildi bileli üzerinde yaşadıkları gezegeni tanımak istedi. Böylece coğrafya ortaya çıktı. Antik zamanlarda coğrafyanın amacı yeryüzünün şeklini ve yapısını tanımak üzerineydi. Yavaş yavaş insanlar üzerinde yaşadıkları yerde konumlarını bulabilmek ve başka konumlara nasıl gidilebileceğini daha iyi anlamak için haritalara ihtiyaç duydu. Kanalımızı daha yeni açtığımız zamanlarda “Harita Nedir?” diye bir video yapmıştık. Dilerseniz kartlara tıklayarak o videomuzu da izleyebilirsiniz.

            Antik dönemlerde pek çok insan haritalar çizdi. Ama şöyle bir sıkıntı oluyordu, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar Akdeniz içindeki rotalarda haritadaki gibi ilerlediklerinde harita üzerindeki yerleri görmüyorlardı. Sürekli bir yanlışlık çıkıyordu. Aslında bu dünyanın düz olmadığının bir kanıtıydı ama o zamanki insanlar haritacılık tekniğinin yanlışlığına bağladı durumu. Bu zamanlarda bilim alanında çokça gelişmiş iki medeniyet vardı, Yunan ve Mısır medeniyetleri. Özellikle Mısırda Nil Nehri’nin taşmasından kaynaklanan sorunları hesaplayabilmek için matematik ve geometri geliştirilmişti. Mısırlılar bu alana oldukça hâkimdi. Trigonometri ve geometri bilgilerini kullanarak pek çok şeyi hesapladılar. Bunlardan biri de dünyanın düz değil küresel olduğuydu.

            Öğle vakti diye neye diyoruz? Tabii ki güneşin en tepede olduğu, güneş ışınlarının üzerimize olabilecek en dik açıyla vurduğu zamana diyoruz. Doğal olarak bu anda gölgemizin boyu gün içindeki en kısa halinde oluyor. İskenderiye’de yaşayan Eratosthenes kütüphaneden aldığı bir kitabı okurken değişik bir bilgi fark etmişti. Nil kıyıları takip edilerek yukarıya doğru çıkıldığında Asvan diye bir şehir vardı. Bu şehirde geçen bir hikâyede 21 Haziran’da öğle vaktinde sütunların gölgesinin tamamen kaybolduğuna işaret eden bir cümle vardı. Ama Eratosthenes İskenderiye’de sanki hiç böyle bir olaya şahit olduğunu hatırlamıyordu. Bunun üzerine 21 Haziran’ı bekledi ve İskenderiye’de diktiği bir çubuğun öğle vaktinde hâlâ bir gölgeye sahip olduğunu gördü. Ancak aynı tarihte tam da öğle vaktinde nasıl oluyor da iki gölgeden biri yok olurken diğeri kısa da olsa var olmaya devam edebiliyordu? İşte bu sayede Eratosthenes Dünya yüzeyinin düz olmadığını, bir eğimi olduğunu anladı. Trigonometri bilgisini kullanarak Güneş’in çubuğa olan açısını hesapladı ve Asvan’daki açı ile İskenderiye’deki açının arasında 7 derecelik bir farklılık olduğunu saptadı. Yani bu iki şehirden Dünya’nın merkezine doğru çizgi çekerseniz iki çizgi arasında 7 derecelik bir açı oluşuyordu. Dünya’nın küre olduğunu düşünerek 360’ı 7’ye böldü. Bu da İskenderiye’yle Asvan arasındaki farkın 51 küsur katının Dünya’nın çevresine eşit olacağı anlamına geliyordu. Hemen bir adam tuttu ve İskenderiye’den Asvan’a kadar tek tek adım saydırarak iki şehir arasındaki yolu ölçtürdü. Geri gelen adam sonucu günümüz ölçüsüyle 800 km civarında hesapladı. Bunun üzerine Eratosthenes 800 ile 50’yi çarptı ve 40.000 kilometre olarak Dünya’nın çevresini hesapladı. Ve evet, gerçekten de bulduğu sonuç aslına oldukça yakındı.

            Üstelik Eratosthenes tüm bu hesaplamaları yaptığında tarih henüz M.Ö. 3. yüzyıldı. Eratosthenes aynı zamanda coğrafya kelimesini kullanan ilk kişiydi ve coğrafya biliminin temellerini atmıştı. Dünya’nın küre olduğunun tek bir ispatı yoktu aslında. Birden çok ispat farklı zamanlarda yapılmıştı. Mesela Ay tutulması olaylarında bu oldukça anlaşılır bir şekilde gözlemlenebiliyordu. Dünya, Ay ve Güneş arasına girdiğinde Dünya’nın gölgesi Ay’ın üzerine düşüyor ve böylece Ay tutulması gerçekleşiyordu. Antik zamanlarda insanlar bu olay gerçekleşirken Dünya’nın gölgesinin yuvarlak olduğunu fark ettiler. Bu da küre olduğunun bir kanıtıydı.

            Diğer bir kanıt da sabit yıldızlar kümesinin konumuydu. Mesela kutup yıldızı tam da Kuzey Kutup Noktasına dik açıyla konumlanmıştı. Yani Kuzey Kutup Noktasında bulunan biri kutup yıldızını görebilmek için tam olarak tepesine bakmalıydı. Ekvatorda ise kutup yıldızı tam da ufukta gözüküyordu. Bu yüzden antik insanlar ticaret için kuzeye veya güneye gittiklerinde bu yıldızların yükselip alçaldığını gördüler. Eğer Dünya düz olsaydı bu değişikliğin yaşanmaması gerekirdi.            

İşte antik insanlar Dünya’nın çevresini böyle hesaplamış ve küre olduğunu böyle anlamışlardı. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
1
Üzgün
Kızgın Kızgın
13
Kızgın
Hahaha Hahaha
12
Hahaha
Beğendim Beğendim
10
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
9
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
8
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
6
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds