1938 yılından beri, her 10 Kasım, Ata’mızı kaybetmenin verdiği büyük hüznün yanında, onu daha iyi anlamanın gereğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak ta değerlendirilmelidir. Ders kitaplarında ezberletilenler den fazlası Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk sadece bir insanın adı değildir. Ona özlem duymak ya da onu çok sevmek ayrı şeyler iken onu anlamak çok daha farklı bir şeydir. Ama bir tarafta ise göz ardı edemediğimiz gerçekler var…
Din düşmanı Atatürk kavramı!
Peki nedir bu Ata’ya düşmanlık? Kim bu Atatürk’e düşman olanlar? Atatürk gerçekten din düşmanı mıydı! Bu özel günde Atatürk düşmanlarını ve tarikatların gerçek hedeflerini bir video ile sizlere sunmak istedim.
Türkiye’de bir kesim, seneler boyu Atatürk’ün hatırasına karşı bitmek bilmeyen bir mücadele yürüttü. Halen daha bunun etkilerini toplumda görebilmek mümkün. Şahsı eserleri kararları ve yakın çevresi hakkında demediklerini bırakmadılar. Bunlar yetmedi onu sevip sayan saygı duyan insanları putperestlik ile suçladılar. Peki bu insanlar kim? Dikkatinizi çekmiştir genelde hatta Atatürk düşmanı olanların hepsi Tarikatlara mensup kişilerdir.
Tarikatları kimler kurdu?
Siyonist Yahudilerin;
“Türkiye’de 72 tarikatı biz kurduk.” itirafı önemsenmelidir.
Tarikatların içine sokulmuş, Yahudi mistisizmine ait Kabala öğretileri iyi incelenmelidir.
Tarikatlar ve cemaatler müritlerini dünya vatandaşı yapar. Kimliğini unutturur. Direncini ve milli değerlerini kaybetmiş, uyuşmuş yığınlar oluşturan tarikat ve cemaatler, Emperyalist devletlere kullanışlı eleman yetiştirir.
Tarikat ve cemaatlerin Atatürk düşmanlığı çok iyi irdelenmelidir. Kurtuluş Savaşına düşmanız diyemeyenler, Türkiye Cumhuriyeti Devletine Düşmanız diyemeyenler, Düşmanlıklarını Atatürk’ün kimliği üzerinden sürdürüyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk değersizleştirilir ise, meşruluğu tartışmaya açılabilirse, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de meşrutiyeti tartışılır.
Kuran ile aldatmayı meslek edinmiş olanlar istisnasız bir biçimde Atatürk düşmanlığı noktasında da yekvücut turlar. Onlara göre Atatürk bir din düşmanıdır, dinsizdir. Peki, neden böyle düşünüyorlar? Çünkü onlara göre Atatürk az zamanda yaptığı çok ve büyük işlerle İslamı tahrip etmiştir. Yani bu tarikat mensubu insanlara böyle empoze ediliyor…
Peki gerçekler ne?
Atatürk son üç yüz yıldır Batı’ya karşı sürekli gerileyen İslam dünyasında emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı verip bu savaşı zafere taşıyan ilk liderdir. Nitekim bu gerçeği teşhis eden pek çok siyasi önder Atatürk’ü övmekten geri durmamıştır.
İslam dünyasında Mısır’dan İran’a, Cezayir’den Afganistan’a kadar hemen hemen her coğrafyada aydınlar ve ilerici siyasetçiler tarafından Atatürk devrimleri gıpta ile izlenmiştir. Ne var ki kendileri aynı devrimleri yapmak isteseler de başarılı olamamışlardır. Ama bu devrimler maalesef ki Türkiye’de ki bazı kesimleri rahatsızlık vermektedir.
Atatürk’e düşmanlığın bir diğer sebebi ve asıl gerçek sebebi de aslında Türk kimliğine düşmanlıktır. Atatürk düşmanlarının Türk kimliği yerine ümmet kimliği yandaşı oldukları malumdur. Onlar Türklüğü günah görecek kadar bu ulusa yabancıdırlar. Zira onlar ümmet kimliği altında Araplaşmayı ve böylece daha iyi Müslüman olmayı savunurlar. Onlara göre Araplığa ait ne varsa İslam’ındır. O halde Araplaşmak Müslümanlaşmaktır.
1960 yıllarında İngiliz Tarihçi Toybee’in tavsiyesi şudur:
“Türk Müslümanlığı olan, bilimle barışıktır. Ve Türkler her an Atatürk gibi bir asi çıkarma potansiyeline sahiptir. Önlemi şimdiden alınmalıdır.”
Bir ABD ajanı kitabında ki itirafında şöyle diyordu?
“Bütün Anadoluyu gezip, Köy Enstitüleri aleyhinde anti propaganda yaptık. Çünkü 2000 yıllarına gelindiğinde Türkiye’nin genç nüfusu büyüyecek. Köy enstitüleri durmasaydı, bu gençliğin alacağı eğitim ülkemizin çıkarları açısından tehlikeli olurdu.”
Alman asıllı Orta-doğu uzmanı Kurt Ziemke, 1930 yılında ‘Die Neu Türkei’ (Yeni Türkiye) adında bir kitapta
‘İngilizler Musul’da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye’deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önlemlere başvurmuşlardır. Yapılması gereken Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı, hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir.’
2010 yılında Pentagon raporlarında şu yazıyordu:
“Türkiye’de Müslümanlık bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır.”
Bunları bilmeden, tarikatların görevini ve Atatürk düşmanlığının nedenini anlayamayız.
Türkleri Araplaştırma Hareketi..!
Kuran insanların milletlere ayrılmasını ilahi bir düzenleme olarak belirtirken ümmetçiler bütün Müslümanları Araplaştırmayı adeta Kuranı bir emirmiş gibi kabul ettirmeye çalışıyorlar. Çoğu kez bunu dolaylı olarak yapmaktalar. Açıkça söylemezler ki kimse uyanmasın. Bunu savunanlar Yalnızca şöyle derler:
“Arapça bütün Müslümanların ortak dilidir. Peygamberimiz Araptır, Araplar Allah’ın son vahyine muhatap olan bir halktır.”
Bu söylemler Araplaştırmayı amaçlayan söylemlerdir. Nitekim Atatürk düşmanları da Atatürk’ü kutsal Arap harflerini yasaklayan, dolayısıyla ümmete ihanet eden biri olarak takdim etme gayretindedirler. Onlara göre Arap kültürü yerine Türk kültürünü savunmak İslam düşmanlığıdır.
Atatürk düşmanlığı ve Saltanatçılık
Atatürk düşmanlığının sebeplerinden bir diğeri de saltanatçılıktır. Sultanlığın kaldırılıp Cumhuriyet yönetimine geçilmesi Atatürk’e düşmanlığın en ilginç gerekçelerinden biridir. Zira sağduyu sahibi hiçbir Müslümanın saltanatçı olması imkansızdır. İslam’da sultanlık yoktur. İslam sultanlığı değil sosyal mukaveleyi yani biati, şurayı ve meşvereti esas alan bir dindir. Kur’an’da apaçık bir biçimde Müslümanların aralarında sürekli istişare eden bir topluluk olması gerektiğinden bahsedilir.
Kulluk Allah’adır! İslamda yurttaşlık..
İslam’da kulluk yalnızca Allah’adır. Oysa yüzlerce yıl hüküm süren sultanlar halklarına “kul” muamelesi yapmışlar ve hatta onlara “kullarım!” diye seslenmişlerdi.
Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyet idaresinde ise kulluk kavramı yerine yurttaşlık kavramı esas alınmış ve kulluk yalnızca Allah’a özgülenmiştir. Dolayısıyla Cumhuriyet’i savunmak aslında İslami olanı savunmaktır. Saltanatçı lığı savunmak ise hiçbir bakımdan dinden onay alır bir tavır değildir.
Osmanlı Sultanları ve Halifelik
Öte yandan egemen İslam düşüncesi ve inancında bir kimsenin halife olabilmesi için kesinlikle Kureyş soyundan gelmesi gerekir. Kureyş’ten olmayan halife de olamaz. Yani Türk’ten Halife olmaz. Osmanlı sultanlarının halifeliğini de geçersiz kılmaktadır. Nitekim Arap Müslümanların nezdinde Osmanlı sultanlarının halifeliği sahih görülmemiştir.
Halifeliği, Müslümanların birliğinin sembolü olarak görmek ve bu kurumu dinsel bir kurum olarak nitelemek kesinlikle İslam’a aykırıdır. Zira İslam’da böyle bir kurum yoktur. Halifeliğin kaldırılışını İslamî bir kurumun kaldırılışı gibi telakki etmek Kur’an ve İslam konusundaki cehaletin zirve yapmasıdır.
Cumhuriyet ile Medine Sözleşmesi arasında ki bağ…
Atatürk’ün Cumhuriyeti ile Hazreti Muhammed’in Medine Sözleşmesi arasında içerik ve anlam olarak büyük bir bağ vardır.
Medine Sözleşmesi, dinine, ırkına, kabilesine bakmadan bütün Medinelileri tek bir üst kimlikte buluşturuyor ve Medineliliği bir nevi yurttaşlık kimliği olarak inşa ediyordu. Mustafa Kemal’in Cumhuriyet’i de bütün Türkiye halkını dinine, mezhebine, etnik kökenine bakmadan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı üst kimliği altında buluşturmuş ve modern yurttaşlığı inşa etmiştir. Bu yurttaşlık kimliği Türk ulusunun temelini oluşturmuştur.
Nitekim büyük Atatürk; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir,” demiştir.
Sahte Sahtekar Peygamber, Mehdi, Mesihler.. Deccal uşakları…
İslam’da; peygamberimiz hz. muhammed bile allah tarafından “kulum ve elçim” olarak tanıtılılıyor nasıl oluyor da 1500 yıl sonra gelen torunlarına peygamberimizden üstün yetkiler özellikler veriliyor? Bu tarikatların bazılarında tövbe ile tüm günahların silinmeside varmış. Bu peygamber torunu olduğu iddaa edenler yapılan tövbeyi kabul ediyorlar. hristiyan geleneklerinin bir şekilde islam ile sentezi oluyor. yapan rahip değil de bu tarikat liderleri gibi düşünün. kuran’da belirtilen “her şey allah ile kul arasındadır” felsefesine ters hareket ediyorlar. kendilerince peygambercilik oynuyorlar.
Atatürk din düşmanı mı?
Atatürk döneminde okullarda din eğitimi devam etmiştir. Köy ilkokullarında din derslerinde “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri” adlı kitap okutulmuştur. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan yüzlerce camiyi onartırmış ve yeniden yaptırmıştır. Hatta Eskişehir Mihalıççık camisini cebinden 5000 lira verip yeniden yaptırmıştır. Ayrıca Atatürk’ün yurt dışında Paris ve Tokyo camilerinin yapımına katkıda bulunduğuna ilişkin kanıtlar vardır.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da İran-Irak ve Afganistan gibi Müslüman ülkelerle Sadabat Paktı’nı kurarak, Hıristiyan haçlı saldırılarına karşı Müslüman ülkelerle birlikte hareket etmiştir. Atatürk, Müslüman ülkelerin liderleriyle de çok iyi ilişkiler geliştirmiştir.
İslam dininin ana kaynağı Kuran-ı Kerim’i bu konunun uzmanlarına Türkçeye tercüme ve tefsir ettirmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır tefsir ve tercümesi. Binlerce bastırılarak ücretsiz olarak dağıtılmıştır. En güvenilir hadis kaynaklarından biri olan Buhari Hadislerini Türkçeye tercüme ettirmiştir. Kamil Miras tercümesi.Binlerce bastırılıp ücretsiz dağıtılmıştır.
Cumhuriyet düşmanlarınca uydurulmuş yalanlar
Atatürk’ün din dilini Türkçeleştirmesi, ezanı Türkçe okutması, halifeliği kaldırması, laiklik ilkesi, Arap harflerini kaldırması, tekke ve zaviyeleri kapatması ve kılık kıyafet devrimi gibi devrimlerinden hiçbiri İslamın özüne aykırı uygulamalar değildir. Hiç kimse şapka takmadığı için idam edilmemiş, İstiklal Mahkemeleri dini gerekçelerle tek bir din adamını bile idama mahküm etmemiştir. İdam edilenler ya vatan hainliğinden ya da devrimlere karşı halkı kışkırttığından dolayı idam edilmiştir. Kadınların kılık kıyafeti konusunda da hiçbir devrim kanunu çıkarılmamıştır.
Bu tür iddialar, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarınca uydurulmuş yalanlar, safsatalardır.
Kuran ve sünnet adı altında Hurafe ve Sapıklıklar
Herşey aslında bu cemaatlerin yıllarca “Kuran arapça okunmalıdır! Kuranı anlamaya çalışma yoksa saptırırsınız. Kuranı sevap almak için okuyun!” gibi sözlerle korkutmalarıyla başladı. Böylece Allah ile aramızdaki tek bağlantıda kesilmiş oldu.!! Artık Kuran ile bağlantısı kesilmiş olan insanlarada, Kuran ve sünnet adı altında istediğiniz hurafe’yi anlatıp, istediğiniz sapıklığı yapabilirsiniz…
Günümüzde İslam’ı; “Ateşe dayanıklı kefen… Peygamberi rüyada gösteren terlik” satışı, kediciklerle dans, Abdülkadir Geylani’nin tavuğu diriltmesi, Azrail’e fırça (!) atması, Nakşibendi Tarikatı’nın Halidi kolundan bir kişi ölünce, hesap meleklerinin onu sorgudan muaf tutup, kolundan kavrayıp uçurarak direkt cennete götürmesi ve şeyhlerin Allah’a din (!) öğretmesi gibi binlerce hurafeye inanabilecek kişiler yetiştirilmesi hep bu tarikatların amacıdır.
Kuranı ANLAMAK..!
Kuran okuyun diye emrediyor. Arapça ya da şu bu demiyor! Anlayabilmeniz için okuyun diyor. Kuranı kerim bir rehber ise rehberi anlamak için bir rehbere ihtiyacınız yok. Anlamadığınız bir dilde de okumanızın manası yok. Açın Türkçesini yani anlayabildiğiniz dilde okuyun ve anlayın…
Siyasette Tarikat ve Cemaatler
Gerçek din adamlarının bile sakıncalı buldukları bu oluşumlarla, mevcut yasalar çerçevesinde neden mücadele edilmediği bellidir. Çünkü tarikatlardan medet uman siyasi hareketler vardır. Tarikatları güçlendiren ve ön plana çıkaran da budur. Varlıklarını tarikatlara borçlu siyasetçiler var… Haksızsam haksızsın diyin ama gerçekler bunlar.
0 Yorum