BİLGİ NEDİR? (EPİSTEMOLOJİ) | Filozoflardan Seçmeler

3 dk


Herhangi bir şeyi gerçekten biliyor muyuz? Bilgi dediğimiz şey nedir? Bilgi göreli midir mutlak mıdır? Bilgi dediğimiz şeyin doğruluğu ya da yanlışlığı neye göre sınanır? Bu sorular ve buna benzer daha pek çokları antik çağdan beri insanların aklını kurcalamış ve hatta felsefede bu soruları inceleyebilmek için epistemoloji yani bilgi felsefesi adıyla bir alt disiplin bile oluşturulmuştur. Kimileri doğru bilgi olamaz derken kimileri de varlığını savunmuştur. Biz de bu videomuzda bazı kilit filozofların bilgiye dair görüşlerine yer vereceğiz.

Doğru bilginin varlığı konusunda filozoflar iki ekole ayrılır. Sayıca çoğunluk bir grup “doğru bilgi vardır” önermesini savunur.

Rasyonalizmin önemli temsilcilerinden Sokrates’e göre bilgiye iki yöntemle ulaşılır. Bir şeyi bildiğini sanan kişiye bir şey bilmediğini göstermek ironi, hiçbir şey bilmediğini sanan kişiye aslında bildiğini göstermek ise maiotiktir. Sokrates bu iki yöntemi kullanarak hiç eğitim almamış bir köylüye geometri sorusu çözdürmüştür.

Sokratesʼin öğrencisi olan Platon da rasyonalist bir filozoftur. Ona göre genel geçer, zorunlu ve kesin bilgi doğuştan gelir. Bu bilgiler ancak akılla elde edilir. Platon, duyusal bilgilerin insan için yanıltıcı olduğunu, asıl bilginin ise değişmeyen varlıklar yani idealar dünyasından elde edileceğini söyler. Mağara alegorisi ise buna en iyi örnektir. Platonʼa göre idealar evreni asıl varlıklar âlemini oluştururken; duyular âlemi ise onların yalnızca gölgesinden ibarettir.

Platon’un öğrencisi Aristoteles, hocasından farklı olarak bilmenin duyular ve akıl yürütme yoluyla gerçekleştiğini düşünür. Ona göre bilinen şey, duyuları etkileyen form almış maddelerdir. Bir şeyin bilinmesi onun nedenlerinin bilinmesidir. Bilgi, ona göre doğru tümel önermelerle tikel önermeler arasında akıl yürütmeyle kurulur.

İslam felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen Farabi’ye göre zorunlu varlık olan Allah, mutlak gerçekliktir ve Allah’ın doğrudan ilk yarattığı varlık akıldır. Aklın temel işlevi Allahʼı bilmektir ve akıl kendini de bilir. Bu yönüyle Aristotelesçi bir düşünür olarak Farabi duyusal ve akli olmak üzere iki tür bilgiden bahseder.

Descartesʼa göre açık ve seçik olarak bilmek doğru bilmektir. Descartes şüpheyi doğru bilgiye ulaşmada bir araç olarak kullanır ve düşünmeye eşdeğer tutar. Burada şüpheden bile şüphe eden septiklerden ayrılır çünkü şüphe edemeyeceğimiz tek şey o anda şüphe ettiğimizdir. Şüphe ettiğime yani düşündüğüme göre o halde varım akıl yürütmesiyle o meşhur “Cogito, ergo sum” sözünü söylemiştir.

Empirizmin temsilcisi John Lockeʼa göre doğuştan sahip olduğumuz hiçbir bilgi yoktur. Aklımızda, düşüncemizde bulunan fikirlerin kaynağı deneyimlerimizdir. Tabula rasa olarak adlandırdığı boş bir levha olan insan zihninin duyu verilerinin aracılığıyla bilgiyi elde ettiğini söyler.

Kritisizmin temsilcisi Immanuel Kant, bir eleştiri felsefesi yaparak bilginin yalnızca rasyonalistlerin iddia ettiği gibi akılla ya da empiristlerin iddia ettiği gibi deneyle elde edilemeyeceğini savunmuştur. O, rasyonalismle empirizmi uzlaştırmış ve bunu şu sözle ifade etmiştir: “Bütün bilgi deney ile başlar, fakat deneyden doğmaz.” Ona göre duyu organlarının verileri bilginin ham maddesini oluştururken ham maddeyi işleyerek bilgiye dönüştüren ise akıldır. Bu nedenle de Kant, “Deneysiz kavramlar boş, kavramsız deneyler kördür.” der.

Entüisyonizmin en önemli temsilcilerinden Gazali, doğru bilginin elde edilmesinde duyu ve akıl bilgisinin fonksiyonlarını vurgulamakla birlikte onları yeterli bulmadığı için bir diğer faktörden de bahseder ki o da sezgidir. Sezgiyi kendi diliyle “kalp gözü” olarak kavramlaştırır. Hakikat bilgisine sezgiyle yani kalp gözüyle ulaşılabileceğini söyler. Gazali kalp gözünün bütün insanlarda bulunduğunu ancak herkesin bununla aynı bilgiye ulaşamayacağını söyler. Ona göre insan günah işlediği için kalp gözünün önünde perdeler oluşur ve hakikati kavraması zorlaşır. Bunun için insan Allah’ın emir ve yasaklarına uymalı, bedeni ve ruhunu günahlardan arındırmalıdır.

Pozitivizmin temsilcisi Comte, yalnızca deneyle elde edilen bilgilerin felsefenin konusunu oluşturmasını savunur. Olgusal olarak test edilemeyen hiç bir önerme doğru olarak değerlendirilemez ve felsefenin konusuna dâhil edilemez. Örneğin ölüm ve ölümden sonraki hayat gibi konular metafizik önermelerdir; bunlar felsefenin konusunun dışında kalmalıdır. Teolojik dönemde her şey Tanrısal güçlerle, metafizik dönemde olaylar ruh, töz gibi metafizik ögelerle, pozitif dönemde ise evren, dünya ve olaylar doğa yasalarıyla yani bilimle açıklanır.

Fenomenolojinin temsilcisi Husserl’e göre ise doğru bilgi zihindeki özlerle fenomenlerle mümkündür. Örneğin herhangi bir cismin bilgisi zihne alındıktan sonra bu varlık yok edilse bile zihinde bilgisi yer almaya devam eder ve doğrudur. Bu yüzden ona göre yalnızca deneysel gözlemlerle yapılan bilgiler yanıltıcı olabilir.

Bu filozofların aksine bir de doğru bilgiye ulaşılamayacağı önermesini savunan bazı filozoflar vardır.

Rölativizmin temsilcisi Protogoras’a göre doğru bilgi yoktur çünkü herkese göre değişir. Bu yüzden “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” der. Nihilizmin ilk çağdaki temsilcisi Gorgias ise “Hiçbir şey yoktur, olsa bile bilinemez, bilinse bile aktarılamaz.” diyerek doğru bilginin yokluğu hakkında düşüncelerini dile getirmiştir.


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
2
Üzgün
Kızgın Kızgın
1
Kızgın
Hahaha Hahaha
13
Hahaha
Beğendim Beğendim
13
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
10
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
9
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
8
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds