“Nükleer Enerji Nasıl Kullanılır?” videomuzda da demiştik, bilimin bahsettiği atom ile felsefenin bahsettiği atom birbirinden farklıydı. Yani Rutherford’un elektron ve protonların ayrık olduğunu fark etmesiyle Demokritos’un iddiaları yalanlanmamıştı ki. Biz Demokritos’un bahsettiği atoma ulaşamadık hâlâ. Peki, bu ikisinin farkı ne? Daha doğrusu madem kimya derslerinde gördüğümüz atomlar Demokritos’un atomları değil, o zaman onun iddiası ne? Gelin bu videomuzda daha önce de söz verdiğimiz gibi bilimin atomuyla felsefenin atomunu kıyaslayalım.
(intro)
Demokritos, atomu aslında arkhe problemine cevap vermek için türetmişti. Kilit filozofların arkhe görüşlerini derlediğimiz videoyu kartlarda çıkan bağlantıya tıklayarak izleyebilirsiniz. Demokritos’a göre arkhe, yani her şeyin var olmasına sebep olan şey atomdu. Yani o bu şeye atom adını vermişti. Ona göre her maddeyi bir yere kadar parçalayabilirdiniz ama bir yerden sonra artık varlığın yapıtaşına ulaşmanız gerekirdi. Demokritos bu yapıtaşının parçalanamaz olduğunu söyledi, çünkü eğer parçalanıyor olsaydı bu sefer onu oluşturan parçaların olması gerekirdi. Bu da onu varlığın yapıtaşı olmaktan çıkarırdı. Demokritos işte bu yapıtaşına bölünemez anlamına gelen atom ismini verdi.
Peki, bilimin atomu ile felsefenin atomu ne zaman karışmaya başladı? Aslında sorun ilk defa John Dalton’un, farklı elementlerin birbirinden ayrılması konusunda kullandığı terimden kaynaklandı. Yani Demokritos’un bahsettiği atoma ulaştığını zannederek aynı terimi bulduğu şey için kullandı. Böylelikle atom kavramı bilime hatalı bir giriş yapmış oldu. Daha sonra Thomson, Rutherford ve Bohr gibi bilim insanları bu hatalı kavram üzerinden gözlem yapınca artık bu hata düzeltilemez hale geldi. Daha sonra bilimin atomunun parçalanabileceği anlaşılınca işler iyice karıştı. Maddenin adı bölünemez anlamına geliyordu ama kendisi parçalanabiliyordu. Artık diğer insanlar da atomu bilimin atomu olarak tanımaya başlamıştı. Sanki Demokritos’un iddiası yanlışmış da bilim insanları onu çürütmüş gibi oldu. Hâlbuki Demokritos’un atomu bambaşkaydı. Bir kere atom fiziğin konusu bile değildi ki. O felsefenin konusuydu. Ama işte ufak bir kavram yanılgısı şimdi atomu felsefe atomu ve fizik atomu olarak farklı cisimler haline getirmişti.
Atomu filozofların incelediği zamanlar özellikle İslam felsefesinde bu konu çokça ele alınmıştı. Onlar bu kavrama parçalanamayan parça anlamına gelen [cüz’ün la-yetecezze’] ismini vermişti. Hatta o zamanlar bu kavramla simyacı değil geometrici filozoflar ilgilenmişti. Çünkü atom fizik ya da simyanın bir konusu değildi ki. O ancak geometrinin konusu olabilirdi. Geometri de zaten felsefeden doğmuştu. Mesela geometrideki çizgiler aslında noktaların üzerinden hayali bir doğru geçtiği varsayılarak oluşuyordu. Çizgiler de şekilleri oluşturuyordu doğal olarak. Noktalarsa aslında atomlardı. Bu da tam olarak Pythagoras’ın iddiasıydı aslında. Ve işte bu geometri modeli üzerinden atom felsefesi yapılıyordu. Cevher-i ferd veya cüz’ün la-yetecezze’ de denen atomlar var mıydı yoksa yok muydu? Bunu pek çok filozof sordu ve geometrik yollarla iddialarını ispata kalktı. Mesela birkaç delili sizlerle paylaşalım.
“Bir daireye çapının uç tarafından dik açı olacak şekilde bir doğru çıkıldığında bu doğru dairenin dışında kalır. Bu doğru ile çevre arasında başka bir doğru çizilemez. Ve iki kenarı doğru olan her dar açı yarım dairenin oluşturduğu açıdan daha küçük, çevre ve dik doğrunun yani teğetin kuşattığı açıdan da daha büyüktür.” Bu da çevre ve dik doğru arasında, tam daireye teğet olunan noktada bölünemez bir noktanın yani cevher-i ferdin olduğunu gösterir. Râzî’nin bu delili eleştirisi, yine geometriden hareketle, şu şekildedir: “Bu açının bölünemez olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü bilkuvve olarak sonsuzca bu açıdan daha küçük açılar vardır. Ayrıca delilde, ‘şu özelliklere sahip iki doğrunun oluşturduğu açı ondan küçük değildir’ denmektedir. Öyleyse, ‘şu sıfata sahip olan bu sıfata sahip olandan küçük değildir’ demek yerine, ‘elbette ondan küçük hiçbir şey yoktur’ denmesi gerekirdi.”
Başka bir delil şu şekildedir. Bir dik üçgen alalım, bu üçgenin her bir dik kenarında on cevher-i ferd olsun; geometrik burhânın gösterdiği gibi hipotenüsün karesi, iki dik kenarın karesinin toplamına eşittir. Her bir dik kenarın karesi yüz olduğundan iki dik kenarın karelerinin toplamı iki yüz olacaktır. Hipotenüs ise iki yüzün kareköküdür. Bu da 14 < hipotenüs < 15 (196< hipotenüsün karesi < 225) olacaktır. Öyleyse cevher-i ferd bölünecektir. Burada aslında atomik geometri sisteminin irrasyonel sayıları açıklayamaması sayesinde bir antitez sunulur.
Diğer bir delilse şöyledir. Her üçgende kenarortaylar çizebiliriz. Her bir kenarortay doğruyu tam olarak ortadan ikiye böler. Eğer kenarortay çizilecek doğru asal sayıdan oluşan bir cevher-i ferd sırasıysa mecburen içlerinden biri bölünecektir. Yani cevher-i ferd bölünemez değildir.
Kısaca bu dönemde karşı taraflar geometriyi kullanarak pek çok delil sunarlar atomun doğası hakkında. Bilimin atomuysa yalnızca basit bir kavram karmaşasıdır. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.