19. yüzyıl… Neredeyse tüm Avrupa ülkeleri Afrika kıtasından yer kapmaya çalışıyor. Çünkü dünyanın hammaddeye ihtiyacı var ama Afrika’daki insanlar ilkel, cahil ve medeniyet yoksunu. Malum yerlerine bir tane yaprak sıkıştırıp ellerinde mızrakla antilop kovalıyorlar. Bir saniye, gerçekten öyle mi peki? Avrupa oraya medeniyet götürene kadar Afrika’dakiler gerçekten mızrakla antilop kovalamaktan başka hiç ilerleyememişler miydi? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.
(intro)
Hani Afrika medeniyet yoksunu, ilkel ve yamyam insanların diyarı olarak bilinir ya. Bilakis, medeniyet Afrika’dan doğmuştu. Bu videoya Mısır medeniyetinden başlamasak olmazdı tabii. Şu anda geometri ve matematik gibi bilimlerle uğraşabiliyorsak bunu Mısırlılara borçluyuz. Piramitler deseniz zaten bir mimari harikası, nasıl yapıldığını akıllar hayaller hâlâ almıyor. Dünyanın en eski yazı medeniyetlerinden biri aynı zamanda Mısır. Nil Nehri’nin bereketli vadisi 4000 yıl önce bu toplumu büyük bir medeniyet kurmaya itmiş. Tapınakları, yolları, tarım arazileri, okulları, limanları derken günümüz medeniyetlerinden çok da bir farkı yok neredeyse. Günümüz insanı teknoloji bağımlığının üstesinden gelebilirse Antik Mısır’da rahatlıkla yaşayabilir hatta. Antik Mısır’ın bu büyük medeniyeti tabii ki göz ardı edilemez.
Yukarı Nil bölgesinde de Kuş Krallığı bulunur. MÖ 8. yüzyılda kurulan bu krallık da Afrika’nın önemli medeniyetlerinden biridir. Mısır piramitleri kadar büyük olmasa da burada da Meroe piramitleri bulunur. Hem de sayıları Mısır piramitlerinden çok daha fazladır. Yaptıkları heykellerin işçiliği günümüzünkinden de iyidir. Nil’in iki ana kaynağının birleştiği yerde bulunan bu krallık Antik Yunan’da “Aethiopia” olarak biliniyordu. Günümüzdeki Etiyopya’nın isim babası da işte bu medeniyetti. Ancak modern Etiyopya’dan biraz daha kuzeyde bulunuyordu bu krallık.
Kuş Krallığı’nın zayıflamasıyla biraz daha güneyde Aksum Krallığı kurulur. Kurulduğunda tarih MS 100 yılıdır. Pek çok dini kaynakta geçen bir medeniyettir Aksum medeniyeti. Mesela Ahit Sandığı’nın bulunduğu ve Saba Melikesi Belkıs’ın yaşadığı yerin Aksum olduğunu iddia edilir. Aynı zamanda Mekkeli Müslümanların Medine’ye hicretlerinden önce sığındıkları Necâşî Ashame b. Ebcer de Aksum kralıdır. Saraylar, tapınaklar, dikilitaşlar ve heykellere ev sahipliği yapan bu krallık 960 yılına kadar varlığını sürdürür. Ancak yine de Aksum kültür ve medeniyeti 19. yüzyıla kadar devam eder.
Aksum Krallığı’nın çok daha güneyinde ve Hint Okyanusu kıyılarındaki Swahili medeniyeti de Afrika’nın gelişmiş bölgelerindendir. Daha çok Arap tüccarların kolonize ettiği bu diyarlar Hint okyanusundaki gemilerin sürekli geçtiği bölgelerdir. Swahili’nin en gelişmiş yeri de hiç şüphesiz Zanzibar’dır. Zanzibar, 10. yüzyılda Şiraz’dan gelen İranlı göçmenler tarafından kurulmuştur. Adı “zencilerin sahili” anlamındaki Farsça “zangi bar” ifadesinden gelir. 1503 – 1698 yılları arasında Portekiz hâkimiyetinde kalan ada, 1698 yılında Umman Sultanlığı denetimine geçmiştir. Birçok saraya, hamama ve camiye ev sahipliği yapan Zanzibar, tüccarların en önemli uğrak yerlerinden biri olmuştur.
Doğu Afrika’daki medeniyetleri sıraladık. Şimdi de Batı Afrika’ya geçelim. Tabii ki en başta olmazsa olmaz Kartacalılar var. Kartaca aslında Tunus’ta Fenikelilere ait bir koloni. Ancak daha sonra bağımsızlık kazandı ve Roma’nın baş düşmanı haline geldi. MÖ 814-MÖ 146 arasında varlık gösteren Kartacalılar özellikle Tunus civarında büyük bir medeniyet inşa etti. Tiyatrolar ve tapınaklarla şehirleri donattılar. En büyük askeri dehalardan biri olarak kabul edilen Hannibal öncülüğünde Romalılarla uzun süre savaştılar. MÖ 146 yılındaki bir savaşla Kartacalılar Roma egemenliğine girdi ve bir medeniyet Roma askerleri tarafından yok edildi.
Günümüz Nijerya topraklarındaysa Nok medeniyeti varlık gösteriyordu. MÖ 1500 ile MS 500 yılları arasında varlık gösteren bu medeniyetten geriye yüzlerce heykel, seramik ve çömlek kaldı. Nijer Nehri’nin taşıyıp havzasında biriktiği killer Nok medeniyetini çömlek alanında bir numara yapmıştı. Aynı zamanda bu medeniyetin muhteşem bir adalet sistemi vardı.
Nok medeniyetiyle neredeyse aynı topraklarda 1804 yılında Sokoto Halifeliği kuruldu. Sokoto günümüz Nijeryası’nın temellerini atmıştı.
Nijer Nehri’nin yukarı kesimleri ile günümüz Senegali’nin bulunduğu coğrafyada ise Gana İmparatorluğu bulunuyordu. MS 300 ile 1200 yılları arasında varlık gösteren bu medeniyet o kadar zengindi ki halkın sahip olduğu köpeklerin tasmaları dahi değerli metallerden yapılmaktaydı. Güçlü liderleri, stratejik planlamaları ve zengin doğal kaynakları ile Gana Afrika’nın yıldızı konumundaydı. Avrupalılar ve Kuzey Afrikalılar ile geliştirilen ticaretle, kitaplar, tekstil ürünleri ve atlar altın karşılığında ithal ediliyordu. Araplar ile ise büyük bir tuz ticaretine sahiplerdi. Ancak bu medeniyet ticarette zayıflayarak 1240 yılında Mali İmparatorluğu’nun egemenliğine girdi.
Mali İmparatorluğu, 13 ile 16. yüzyıllar arasında yaşayan büyük bir imparatorluktu. Aslan Kral olarak bilinen Sundita Keita tarafından kuruldu. Aslan Kral’ın olağan üstü yönetimi ve şu anki para ile 400 milyar dolarlık serveti ile gelmiş geçmiş en zengin adam olan Mansa Musa sayesinde inanılmaz bir güce eriştiler. Çok yakın bir tarihte Mansa Musa ile ilgili bir video da yükleyeceğiz zaten, takipte kalın. Timbuktu’yu dönemin ticaret merkezine çeviren krallık, o dönemde eğitim ve kültür merkezi haline gelmişti. Cenne Ulu Camii ise bir efsaneydi adeta. Her sene yapılan festivalle camiyi çamurla sıvayarak mantolama yapma âdeti günümüzde de sürüyor. Benzer bir mimariyle inşa edilmiş Djinguereber Camii’nin inşa emri ise bizzat Mansa Musa tarafından verilmiş. Bu medeniyet de Fransa sömürüsüyle beraber çöktü. İşte Avrupa, Afrika’ya “medeniyet” götürmeden önce Afrika’daki “ilkel” insanlar böyle yaşıyordu. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.