ELEMENTLERİN HİKÂYESİ | BÖLÜM 2: “MAGNESIA’NIN TAŞI TOPRAĞI” (Mg, Mn)

4 dk


Magnezyum ve manganez… Söylenişleri sanki birbirini andırıyor gibi değil mi? Peki, sadece bir tesadüf mü bu? Tabii ki hayır. Bu iki element aslında birbirinin hemşerisi. Magnesia’nın taşı toprağı diyebileceğimiz bu iki element nasıl keşfedilip nasıl isimlendirilmiş peki? Ne işe yarar magnezyum ve manganez? Nerededir bu Magnesia? Elementlerin Hikayesi 2. Bölüm başlıyor…

(intro)

            1618 yılıydı, İngiltere Epsom’da bir çiftçinin inekleri susamıştı. Bunun üzerine oradaki bir kuyudan ineklerine su vermek isteyen çiftçi, ilginç bir tepkiyle karşılaşmıştı. İnekler suyun tadını acı bulduklarından içmek istemiyordu. Ancak çiftçi sonrasında bu suyun çizik ve kızarıklıkları hızlı bir şekilde iyileştirdiğini fark etti. Bu madde uzun bir dönem Epsom tuzu olarak bilindi ve büyük bir üne kavuştu. Bugünse Epsom tuzu hidratlı magnezyum sülfat (MgSO4·7 H2O) adıyla anılmakta. Epsom tuzu, aslında insanlığın kimyasal meraklarını cezbedecek magnezyum içerikli bir bileşikle ilk yakın temasıydı. Halbuki magnezyum, insan hayatının idame ettirilebilmesi için en gerekli minerallerden biriydi. ATP kullanan veya sentezleyen tüm enzimler ile DNA ve RNA sentezlemek için diğer nükleotidleri kullananlar dahil 300’den fazla enzim, katalitik etkileri için magnezyum iyonlarına ihtiyaç duyar.

            Tabii Sir Humphry Davy 1808 İngiltere’sinde magnezyumu metal haliyle izole etmeyi başardığında henüz magnezyumun insan sağlığı için bu kadar önemli bir mineral olduğundan bihaberdi. Beyaz magnezya ve cıva oksit karışımı üzerinde elektroliz kullandı ve en sonunda magnezyum elementini elde etti. Kullandığı magnezya, 18. yüzyılda kozmetik ve diş macunu olarak kullanılan beyaz bir toz yani bugünkü adıyla magnezyum karbonat Roma’da magnesia alba yani “beyaz magnezya” olarak satılıyordu. Davy de bulduğu bu elemente magnezya ile karışmaması için isim olarak magniyumu önermişti. Ancak Rusça dışındaki hiçbir büyük Avrupa dilinde tutunamayan magniyum ismi magnezyum olarak yerini aldı. 1831’de Antoine Bussy, bir cam tüp içinde magnezyum klorür ve potasyumu ısıtarak magnezyum hazırlama yöntemini tanımladığı ‘Mémoire sur le Radical métallique de la Magnésie’yi yayınladı. Potasyum klorür yıkandığında, geride küçük magnezyum kürecikleri kalmıştı. Bussy’nin bulduğu bu yöntem magnezyum üretmek için daha ucuz, daha kolay ve daha kararlı bir işlemdi.

            Biz gelelim magnezyumu üretebilmek için Davy’nin kullandığı madde olan “magnesia alba”ya. Magnezyum karbonatın sadece magnesia değil de magnesia alba olarak anılmasının da bir sebebi vardı aslında, çünkü tek magnesia kendisi değildi. Magnesia nigra adında siyah bir mineral de vardı, bugün biz bu maddeyi manganez dioksit olarak biliyoruz. O zamanlar Magnesia diyarından dünyaya yayılan üç çeşit madde vardı. Bunlardan biri az önce anlattığımız magnesia alba idi. Bunun dışında siyah renkte iki çeşit madde daha Magnesia’dan geliyordu. Bunlardan biri piroluzit olarak da bilinen manganez dioksit yani magnesia nigra diğeri ise magnetit maddesiydi. Magnetit maddesi ise bildiğimiz manadaki manyetit taşı yani mıknatıstı. Hatta Yunancada her iki siyah mineral için de magnes kelimesi kullanılırdı. Ancak iki magnes kelimesinin cinsiyeti farklıydı. Eril zamirle kullanılan magnes kelimesi manyetit için kullanılırken, dişil zamirle kullanılan magnes kelimesi magnesia nigra için kullanılırdı. Eril olan magnes sonraları magnet halini almışken dişil olan magnes ise magnesia halini almış, sonraları da magnezyum karbonat olan magnesia ile karışmaması için kozmetik ürünü ve diş macunu olarak kullanılan beyaz renkli magnezyum karbonata magnesia alba, cam yapımında bir pigment olarak kullanılan siyah renkli manganez dioksite magnesia nigra denmişti. Magnesia nigra ise manganezin keşfini sağlayacaktı.

1774 yılında Carl Wilhelm Scheele tarafından bir element olduğu öne sürülen manganez, İsveçli bir kimyager olan Johan Gottlieb Gahn tarafından, o yıl kömür varlığında piroluzit yani magnesia nigra minerali ısıtılarak keşfedildi. Magnesia nigra veya kimyasal adıyla manganez dioksitteki oksijen atomlarının bağları aldıkları enerjiyle beraber kopmuş, kömürdeki karbona bağlanarak karbondioksiti oluşturmuş ve böylece geride saf manganez kalmıştı. 1500’lü yıllarda yaşayan Toskanalı fizikçi Michele Mercati bir çalışmasında “magnesia nigra”dan bahsederken manganesa kelimesini kullandı. Bu yüzden Johan Gottlieb Gahn tarafından keşfedilen bu yeni elementin ismi manganez olarak bilindi.

            Gelelim Magnesia’ya, o kadar anlattık bu diyarın taşını toprağını. Peki, Magnesia’nın kendisi neredeydi? Antik Magnesia, günümüzde Yunanistan’ın Teselya periferisinde, Pagasit Körfezi’ni çevreleyen dağlık bölgenin adıydı. Burada antik bir halk olan Magnetler yaşamaktaydı. Magnesia da adını kendisinde yaşayan bu Magnet kabilesinin isminden almaktaydı. Magnet isminin nereden geldiğiyse ne yazık ki belli değildir. Ancak Magnet kabilesi ismini sadece Magnesia diyarında, magnezyumda, manganezde ve manyetit taşında yaşatmaz. Magnetler Yunanlıların Batı Anadolu’yu kolonizasyonuna büyük ölçüde yardım ederek burada iki büyük müreffeh şehir kurarlar. Bu şehirlerden biri Magnesia ad Maeandrum yani Menderes Magnesiası’dır. Magnetlerin kurduğu ilk Menderes Magnesiası’nın nerede olduğu bilinmez, çünkü şehrin yeri değişmiştir. Diodoros, Menderes Nehri’nin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö. 400-399 yıllarında taşıdığını yazmaktadır. Bu taşınmış şehir, günümüzde Türkiye’deki Aydın ilinin Germencik ilçesinde, Ortaklar-Söke kara yolu üzerinde, Ortaklar’a 4 km mesafede bulunmaktadır. Magnetlerin Anadolu’da kurdukları diğer şehir ise Magnesia ad Sipylum yani Spil Magnesiası idi. Bu şehir, Spil Dağı’nın kuzey eteklerine, Hermus Nehri veya şimdiki adıyla Gediz Nehri’nin yatağına kurulmuştu. Evet, doğru tahmin ettiniz. Magnesia, aslında Manisa’ydı. Manganez, magnezyum, mıknatıs ve Manisa aslında birbiriyle etimolojik olarak kuzen kelimelerdi.

İşte bu; Magnesia’nın taşı toprağı, magnezyum ve manganezin hikâyesidir. Böylece ikinci bölümün de sonuna gelmiş olduk. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
12
Üzgün
Kızgın Kızgın
10
Kızgın
Hahaha Hahaha
9
Hahaha
Beğendim Beğendim
9
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
6
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
5
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
4
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds