EVRENSEL AHLAK NEDİR? (ETİK) | FİLOZOFLARDAN SEÇMELER

5 dk


Tüm insanların sahip olabileceği ortak bir değer olabilir mi? Herkes için geçerli olabilecek bir ahlak ilkesi yazılabilir mi? İnsan ne yaparsa erdemli olur? Filozoflar bu soruları kendilerine sordu ve cevaplamaya çalıştı. Kimileri evrensel ahlak olabilir derken kimileri olamayacağını söyledi. Peki, hangi filozoflar hangi analojilerle bu sonuçlara vardı? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.

(intro)

            Filozoflardan kimi evrensel ahlakın varlığını savunurken kimi de olmadığını söylüyordu. Biz de gelin önce kimlerin evrensel ahlak vardır dediğine bir bakalım.

            Bentham ve Mill gibi utilitaristlere göre insan doğası gereği acıdan kaçınır, hazza yönelir ve mutlu olmak ister. Kişinin mutlu olabilmesi ise çevresindeki insanların mutlu olmasına bağlıdır. Bu nedenle olabildiğince çok insanın yararına olanın seçilmesi doğru bir eylemde bulunmaktır. Bu düşüncede ahlaki olan şey, en çok insanın yararına olan eylemi gerçekleştirmektir. Ancak bir yönüyle pragmatizmden ayrılır. Mill bir faydacı olmasına rağmen bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. “Mutsuz bir Sokrat olmak, mutlu bir domuz olmaktan yeğdir.” sözüyle bu görüşünü anlatmaktadır.

            Entüisyonist yani sezgici bir filozof olan Bergson ise doğru eylemin ölçütünün sezgi olduğunu iddia eder. İnsanın içinde var olan sezgi ona zaten doğru olanı yaptıracaktır. Bergson bu düşüncesini şu sözleriyle açıklar: “Kendi sezgine uy ki hem kendin hem de başkası için iyi olanı yapmış olasın.”

            Sokrates’e göre ahlaki eylemin amacı mutluluktur. Erdemin kaynağı ise bilgidir. Hiç kimse bilerek kötülük etmez. Bilgili olma ile erdemli olmayı aynı şey belirler. Erdemli olan insan her zaman mutludur. Kötülük yalnızca cehaletten kaynaklanır. Bilgili insan zaten iyi olanı seçecektir.

            Platon ise şunu iddia eder: Bir eylemin iyi ya da kötü olması iyi ideasına uygun olup olmamasına bağlıdır. Her insan iyi ideasına yönelmeli ve eylemlerini bu ideaya uydurmalıdır. Bu yüzden gerçek mutluluk iyi ideasının bilgisine sahip olmaktır. İyi ideasını bilen kişi zaten eylemini iyi ideasına benzeterek mutlu olacağını bilir.

            Aristoteles ise ahlaki olanın orta yol olduğunu söyler. Ona göre insan mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta olan cömertliği seçmelidir.

            Muallim-i Sani olarak bilinen Farabi’ye göreyse erdemlerin en üstünü bilgidir. İnsana en yüksek mutluluğu getirecek bilgi ise Tanrı’nın bilgisidir. Ona göre insan eylemlerini Allah’ın buyruğuna yani Kur’an-ı Kerim’deki esaslara ne kadar benzetirse o kadar ahlaki bir eylem gerçekleştirmiş olur.

            Kant, evrensel bir ödev ahlakının varlığını savunmaktadır. Kant bu düşüncesiyle, insanların kurallara her şartta uymalarını öngörür. Örneğin, trafik polisinin olduğu bir yerde, kırmızı ışık yanınca duran araba sürücüsü, trafik polisi olmadığı zaman da hatta gecenin ortasında, etrafta hiç kimse yokken bile ödev ahlakının gereği olarak kırmızı ışıkta durabilmelidir. Ancak ödev ahlakı bir zorunluluk değil bir seçimdir. Ahlakın temelinde irade yatar. Önemli olan insanın kendi iradesiyle ödeve uygun olan davranışı seçmesidir. Ödev; yapmayı, yerine getirmeyi kendi isteğimizle üstlendiğimiz, sorumluluğunu üzerimize aldığımız bir buyruktur. Bu buyruk insanı dışarıdan koşullayan koşullu buyruk değildir. Bu buyruk, bizim kendimize koyduğumuz bir buyruk anlamında koşulsuz buyruktur. İnsan ödevi kendi vicdanıyla kendine verir. Koşulsuz buyruk ise bir koşula bağlı olmadan, bütün insanlar için geçerliliği olan buyruktur ve temelinde üç ilke yatar:

– Öyle davran ki davranışın temelindeki ilke, tüm insanlar için geçerli olan evrensel ilke veya yasa olsun.

– İnsanlığı, kendinde ve başkalarında, bir araç olarak değil de her zaman bir amaç olarak görecek şekilde davran!

– Öyle davran ki iraden, kendisini herkes için geçerli olan kurallar koyan bir yasa koyucu olarak hissetsin!

Bir eylem, bir çıkar veya beklenti içerisinde yapılmışsa bu eylem, koşullu eylemdir ve bu eylem ahlaki değildir. Fakat bir eylem, ödev duygusu içerisinde, hiçbir çıkar veya beklenti içerisine girmeden koşulsuz buyruk ile yapılmış ise ahlakidir. Bu anlamda bakıldığında önemli olan davranışın gerçekleşmesi değil ne niyetle gerçekleştirildiğidir.

            Spinoza’ya göre ahlak yasası, kaynağını doğa yasası veya Tanrı gibi objektif kaynaktan alır. Dolayısıyla insan doğa yasasına uyarak evrensel ahlaka ulaşır ve Tanrı’nın da sevgisini kazanır. Çünkü doğa yasası ile tanrı bir ve aynı şeydir. Fakat doğa yasasına ulaşmak için insanın önünde aşması gereken tutku ve arzu engeli vardır. Bu engeller yalnızca aklın verdiği bilgiyle aşılabilir. İnsanlar bilmediği şeylerin tutsağıdırlar. Bilgiden aldıkları güç sayesinde insanlar tutku ve arzularının esiri olmaktan kurtulur, hür ve erdemli olur.

            Bu filozoflar evrensel ahlakın varlığını bu şekilde dile getirmişlerdir. Evrensel ahlakın olamayacağını iddia eden filozoflar ise şu şekilde sıralanabilir:

            Hedonist bir filozof olan Aristippos’a göre haz veren şey ‘iyi’, haz vermeyen şey ‘kötü’dür. Ahlaki eylemin değeri eylemin sonucunda elde edilen hazla ölçülür. Haz bireyseldir. Dolayısıyla evrensel bir ahlak yasası yoktur.

            William James ve John Dewey gibi pragmatist filozoflar ise utilitarizmin iddiasının aksine toplumsal faydayı değil bireyin faydasını esas alır. Bu yüzden evrensel bir ahlak yasasından bahsedilemez.

            Egoizmin temsilcisi olan Hobbes’a göre insan doğası gereği bencildir ve insanın eylemleri de kendini koruma güdüsüyle ortaya çıkar. Mutlak iyi ve mutlak adalet yoktur. Hayvanlar gibi insanlar da içgüdüleri tarafından yönetilir. Böyle bir durumda evrensel ahlak yoktur.

            Sartre’a göre evrende varlığını, değerlerini yaratan, yolunu seçen tek varlık insandır. Bu sebeple bütün seçimlerindeki sorumlulukları kendine aittir. İnsan özgürlüğe mahkumdur. Genel bir ahlak yoktur; çünkü dünyada insana yol gösterecek bir işaret yoktur.

Nietzsche’nin temsilciğini yaptığı nihilizme göre doğrudan ahlak kavramının kendisi yoktur. Bu nedenle, hiçbir eylem bir diğerine göre daha tercih edilebilir değildir. Örneğin, ahlaki bir nihilist, herhangi bir nedenden ötürü birini öldürmenin ne doğru ne de yanlış olduğunu söyleyebilir.

Anarşist bir filozof olan Proudhon ise başta devlet olmak üzere tüm baskıcı kurumların ortadan kalkması gerektiğini söyler. Hukuk gibi ahlak da insan özgürlüğünü kısıtlar. Bunlar olmazsa insan kendini daha iyi gerçekleştirebilir. Bu bağlamda anarşizm ve nihilizm diğer görüşlerin aksine sadece evrensel ahlakı reddetmekle kalmaz doğrudan ahlakın kendisini reddeder.

İşte bazı önemli filozoflar evrensel ahlak hakkında bunları söylemiştir. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
1
Üzgün
Kızgın Kızgın
13
Kızgın
Hahaha Hahaha
12
Hahaha
Beğendim Beğendim
10
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
10
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
9
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
7
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds