Sabetay Sevi’nin hayatına geçen haftaki videoda değinmiştik. Şimdi Sabetay Sevi’den sonrası ve Türkiye’de Sabetaycılık hususlarına değinelim. Ne demiştik, ilk üç karısına hiç yaklaşmayarak boşanmıştı Sabetay, “Mesihlik mucizesi“ olarak Sara adlı bir kızla, dostu Joseph Tchelebi’nin evinde evlenmişti. Sara, hafif meşrepliğiyle tanınan bir kız olmasına rağmen bu evlilik yadırganmadı. Çünkü Tevrat’ta bildirildiğine göre Tanrı, peygamberi Hoşea’ya; “Git ve gayrı-meşru çocukları olan kötü hayat yaşamış bir kadın al“ diye emretmişti. Sonraki gelişen olaylar neticesinde Sabetay, Divanın huzurunda mucize göstermesi istenmişti ve oda Müslüman olduğunu söyleyip bu duurmdan kurtulmuştu. Burdan sonra Aziz Mehmet efendi adıyla anılmıştı. Karısı Sara’da onunla Müslüman oldu ve Fatma hanım adını aldı. Kayınbiraderi de Yakup Çelebi adını alarak Müslüman oldu. İki kardeşiyse Ahmet ve Abdullah adlarını aldılar. Sara’dan doğan bebeğe de İsmail ağa ismini verdiler ancak bu bebek 6 yaşında vefat etti. Sabetay bu olaydan sonra Sara’yı boşadı.
Taraftarlarından büyük bir kısmı Sabetay ile din değiştirirken, diğer kısmıysa onun etrafından dağıldı. Sabetay’la birlikte din değiştirenler sadece Selanik’te 200 aile kadardı.
Sabetay Sevi ve taraftarları, Yahudilikteki bazı dini adetleri değiştirmişlerdir. Çünkü Yahudiler arasında Mesihlik devrinde birçok dini adetlerin değişeceğine dair bazı inançlar vardır.
Sabetay öldükten sonra, taraftarları onun öldüğüne inanmamışlar, sadece dünyadan çekildiğini iddia etmişlerdir. Çünkü Kabalacıların tenasüh yani ruh göçü inancına göre, Mesih, Hz Adem’den beri birçok beden değiştirmiştir ve bundan sonra da değiştirmeye devam edecektir.
Sabetay Sevi’den sonra cemaatin başına Sabetay’ın kaynı Yakup Çelebi geçmiş, 1689 yılında Mustafa Çelebi’nin etrafında toplananların ayrılmasıyla ilk bölünme yaşanmıştır.
Uzun bir süreçten sonra Sabetayistler 3 ana gruba ayrılmıştır:
Yakubiler, Kapancılar, Karakaşlar…
İlk olarak Yakubilere bakalım
Mustafa Çelebi’nin ayrılmasından sonra Yakup Çelebi’ye bağlı kalanlara Yakubiler denilmeye başlanmıştır. Daha sonra bunlara Selanik’te belediye başkanlığı yapan Hamdi Bey’e nispetle Hamdi Beyler de denilmiştir. Dışarıdan Müslüman geleneklerine daha çok uyan bir yapıları vardır.
İkinci olarak Karakaşlar
Bu cemaat, 1689 yılında Yakup Çelebi’nin İslami hükümleri yerine getirmesine karşı çıkan ve Sabetay’ın emirlerine uymayı esas alan Mustafa Çelebi’ye uyanlardan teşkil edilmiştir. Bu cemaatten 1682 yılında Müslüman olan ve Abdurrahman Efendi adını alan Levi Şalom adında birinin Sabetay’ın ölümünden 9 ay sonra doğan ve Osman adını verdiği bir oğlu olmuş ve bu cemaatin inancına göre Mesih, Osman’ın vücudunda tekrar dünyaya gelmiştir.
Osman Efendi, 1702 yılında Mustafa Çelebi tarafından Sabetay’ın vekili daha sonra da Mesih olarak ilan edilmiştir. Ancak Osman Efendi’yi Mesih olarak kabul etmeyen İbrahim ağa ve taraftarları Karakaşlardan ayrılarak Kapancılar cemaatini teşkil etmişlerdir.
Karakaşlar, Meşrutiyet’e kadar büyük bir cahillik içinde yaşamış, ancak bundan sonra hurafelere karşı koyan yeni nesil Fevziye Mektebini açarak eğitime ağırlık vermiştir. Kuvvetli bir eğitimle bu cemaatten çok önemli tüccarlar, doktorlar, öğretmenler, avukatlar vb. çıkmıştır.
Bu cemaatin içine kapalı yapısı nedeniyle Kapancılar tarafından “Onyollular“ olarak adlandırılmış, Hafız İbrahim Efendi’nin cemaati ele geçirmesinden sonra Sabetay’ın adetlerini perçinlemiştir.
Sabetay Sevi’ye bağlı kalan bu cemaatin 1920’li yıllarda 3500 kişi kadar oldukları, İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun değişik illerinde dağınık olarak yaşadıkları ifade edilmektedir.
Son olarak ise Kapancılar:
Osman Efendi’yi Mesih olarak kabul etmeyen İbrahim Ağa ve taraftarları Karakaşlardan ayrılarak Kapancılar cemaatini kurmuştur. “Papu“ ismi, “eskimiş, softa“ manasına gelir ve Karakaşların İbrahim Ağa’ya verdikleri lakaptır. Ona bağlı olanlara da “Papular“ denilmeye başlanmıştır.
Kapancılar yeni hurafeler icat etmeden Sabetay’ın izinden gitmeye devam etmiş ve bunlar işlerini bir meclis aracılığıyla yürütmüşlerdir. Zamanla bunlardan Kuroğulları, Sarrafzadeler, Kapancılar, Bekçi Sami gibi birçok aileler ortaya çıkmıştır.
Genellikle İzmir’de yaşayan Kapancılar cemaati, bugün de varlığını sürdürmekle birlikte kesin sayıları bilinmemektedir.
İstanbul, Edirne, Selanik, Çanakkale ve İzmir’de yaşamakta olan Sabetayistlerin, en yoğun ve güçlü oldukları yer Selanik olmuştur. Lozan’dan sonra yapılan Mübadelede bir kısım Sabetaycı İzmir, İstanbul ve Bursa’da istihdam edilmişlerdir. Sabetaycılar arasındaki en önemli aileler, Karakaşlar, Kapancılar, İzmirliler, İpekçiler, Dilberler, Tokaylar ve Yalmanlar olarak anılmışlardır. Ayrıca Bezmenler, Bilginler, Koca Mustafa Reşit Paşa’nın torunları olan Orhonlar, Kibarlar, Dinçkökler, Gürüzler, Öymenler gibi birçok aileyi de bu listeye eklemek gerekir.
Sabetaycı aileler tarafından kurulan Fevziye ve Terakki mekteplerinin sonradan bir devamı olarak Işık Lisesi ve Fevziye Vakfı’na bağlı olan Işık Üniversitesi faaliyet göstermiştir.
Sabetaycılara ait en önemli mezarlık İstanbul’da bulunan Bülbülderesi’ndedir. Bu mezarlıkta Kapancılar ile Karakaşlar ayrı bölümlerde yatarlar ve defin sırasında asla mezarları karıştırılmazlar.
Türkiye’de Sabetaycılar, genelde ticaret, kültür-sanat, akademisyenlik, bürokrasi ve medya ile ilgili işlerde meşgul olmaktadır. Özellikle tekstil sahasında aktif oldukları bilinmektedir. Günümüzde Sabetaycıların bir kısmı Mason, Rotaryen veya Lions gibi kulüplere rağbet etmektedir. Ayrıca Sabetaycıların Büyük Kulüp, Moda Deniz Kulübü, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Altay, Karşıyaka, Göztepe gibi kulüplerde söz sahibi oldukları da ifade edilmektedir. Kendilerini iyice gizleyen Sabetaycıların sayıları hakkında günümüzde net bir rakam vermek ise mümkün değildir.
Kaynakça
ALİ RIZA ÖZDEMİR’İN “YAHUDİLİĞİN BÜYÜK SIRRI“ ADLI KİTABI
0 Yorum