Hannibal, FBI’ın cinayetleri çözmesi için danışmanlık yapan Will Graham ile psikiyatr Hannibal Lecter’ın hayatlarının kesişimini konu alan IMDb’den 8.5/10 puan almış 3 sezonluk bir dizi. Şunu belirtmekte fayda var, bu dizide cinayetler konu alınıyor ve olay yeri çok ayrıntılı bir şekilde yansıtılıyor. Bu yüzden henüz izlememiş ve bu videoyu görünce izlemeyi düşünen hassas izleyicilerimizi tekrar bir düşünmeleri konusunda uyarıyoruz. Ayrıca video boyunca bol bol spoiler vereceğimizi de hatırlatalım. Şimdi gelin videonun devamında dizimizi beraber analiz edelim.
(intro)
Hannibal, kurgusu ve sanatsal çekimleri asla göz ardı edilemeyecek kadar muhteşem bir dizi. İzlerken “Bir cinayet daha estetik gösterilemezdi” diyeceğinizi tahmin eder gibiyiz. Ancak biz bu videoda dizinin bu özelliklerinden ziyade psikolojik tabanını incelemek istiyoruz. Diziyi izlemiş ancak ayrıntıları unutmuş izleyicilerimiz için hızlıca özet geçelim. Will Graham; oldukça yetenekli ve zeki bir özel ajan. Kendisi hem FBI akademisinde dersler veriyor hem de olay yerine giderek katille empati kurma yeteneği sayesinde cinayetin nasıl işlendiğini kafasında canlandırabiliyor. Bu yüzden Will Graham, FBI için oldukça kilit bir karakter. FBI’ın davranış birimleri bölümündeki sorumlu ajan olarak görev yapan Jack Crawford ise Will’i görevlere atamakta. Aynı zamanda Will’i Hannibal ile tanıştıran da kendisi. Hannibal ise çok zeki bir psikiyatr, Will ile aralarında zamanla resmi olmayan bir hasta-doktor veya Hannibal’ın gördüğü açıdan bir dostluk ilişkisi gelişiyor. Ancak sorun şu ki Hannibal FBI’ın uzun süredir aradığı azılı katil Chesapeake Ripper’ın ta kendisidir ve toplum içindeyken bir maske takmaktadır. Dizinin 2. ve 3. sezonlarındaysa Will ve Hannibal’ın zihin savaşı karşımıza çıkar.
Diziyi izleyen pek çok izleyicimizin bu diziyi polisiye mantığıyla takip ettiğini düşünüyoruz. Ancak sizlerden talebimiz bu videodan sonra diziyi bir de psikolojik olarak yorumlamanız. Dizinin dikkat çekici psikolojik altyapısı şu: Normalde insanları suç işlemekten alıkoyan şey vicdanlarıdır. Eğer bir insan bir eylemi gerçekleştirdikten sonra başını yastığa rahat koyabiliyorsa o eylemi iyi olarak yorumlar. Baktığımızda Will Graham, ilk bölümde bir cinayeti önlemek için Garret Jacob Hobbs’ı öldürdü ve dizi boyunca bu yüzden vicdan azabı çekti. Ancak bölümlerde konu alınan diğer cinayetlere baktığımızda burada katiller vicdan azabı çekmiyordu. Hatta vicdan azabı çekmek bir yana vicdan rahatlatabilmek için bu cinayetleri işliyorlardı. Mesela “The Angel Maker” yani Elliot Buddish bizim canilik olarak gördüğümüz o işlemleri kendi psikolojisiyle o insanları sonsuz mutluluğa ulaştırarak iyilik yapmak için yapıyordu. Çünkü vicdanımızı yönlendiren şey de psikolojimizdi, psikolojimizi yönlendiren şeyse geçmişimiz. Will de Hannibal da çok zeki insanlardı. İkisi de bu zekasını cinayetleri planlamak için kullanıyordu. Ancak Will cinayetleri çözmek için onları planlarken Hannibal gerçekleştirmek için planlıyordu.
İnsanların vicdanlarını körelten unsurlardan biri de intikam ateşiydi. Dr. Gideon’ın öldürdüğü insanların beyin parçalarının yerlerini değiştirmesi buna işaret ediyordu. Çünkü Dr. Gideon, Dr. Chilton’ı canlı canlı ameliyat etmeden önce ona şunu söylemişti: “Kafamın içine girdin, Frederick. Bu durumda, karnının içine giriyor olmam oldukça adil.” Çünkü insan bilinç altında şunu düşünür. Kendime yapılmasını istemediğim şeyi bir başkasına yapmamalıyım. Ama madem bu bana yapıldı o zaman bunu yapmaktan beni ne alıkoyar ki? İntikam ateşinin vicdanı perdelemesi işte buradan geliyor.
İnsanları suç işlemeye sevk eden şeylerden bazıları da psikolojik değil nörolojik olabilir, bunu Will’in beyin iltihabından etkilenmesinde büyük ölçüde gördük. Evet, belki Will bu iltihabın sebep olduğu ataklar sırasında birilerine zarar vermedi. Ancak bu veremeyeceği anlamına gelmiyordu. Bir başkasının beynindeki tümör frontal lobu etkileyebilir, bu da onu bilinç dışı hareketler yapmaya itebilir, bu hareketlerden biri de cinayet işlemek olabilirdi. Ortada bir ceset bulunduğunda ve katilin bu eylemi gerçekleştirdiğinde bilincinin yerinde olmaması durumunda cinayet suçunu inkâr mı edecektik? Yoksa bu suça ortak edeceğimiz başka suçlular mı bulacaktık? Sonuçta bilinçsiz eylemlere izin verilmesi sorumsuzluk suçundan kaynaklanmaktaydı. Bu durumda cinayet suçunu bilinçsiz katile mi yoksa bilinçli sorumsuza mı yüklemeliydik? Will’in mahkeme sürecinde de işte bu ikilemin getirilerini detaylıca gördük.
Tüm bunların yanında, toplumun bireylere dayattığı kimlikler de suçlara sebep olabiliyor. Aynı Dr. Chilton’ın Dr. Gideon’ın aklına girip onu Chesapeake Ripper olduğuna inandırması gibi. Gerçekte masum olup insanlar tarafından hırsızlık yapmakla suçlanan bazı kişiler bir hırsıza dönüşürler. Evet, Will Graham de insanlar tarafından 5 kişinin katili olarak suçlandı ve bazen buna kendi de inandı. Bu sorundan mustarip bazı kişiler Will Graham gibi zekasıyla bu toplumsal etiketleri manipüle edebilse de bazılarıysa Dr. Gideon gibi bu etiketlerin kurbanı olmakta. Hatta bazı masum insanlara bu etiketler, Hannibal gibi gerçek psikopatlar tarafından takılmakta.
Gerçek bir psikopat; zeki, serinkanlı ve sessiz olmasıyla aslında toplumu en çok manipüle eden kişi. Hannibal’ın kendi işlediği cinayetlerin dışında daha kaç katili teşvik ettiğini dizi boyunca gördük. Hannibal, aslında toplumun içindeki şeytandı. Ve bir psikopat, varlığını sürdürmek için sürekli sessiz kalmak ve saklanmak zorundaydı, aynı zamanda da tüm o cinayetleri işlemeye devam edebilmeliydi. Hannibal o kadar zekiydi ki bunu yapabileceği en iyi konumda bulunuyordu. FBI ile bağlantısı sayesinde suç çemberinin içerisindeydi. Etrafında öldürebileceği ve dikkat çekmeyeceği bir ortam vardı. Unvanı ondan alınana kadar sabredebiliyordu tabii. Her ne kadar sessiz kalabilse ve yakalanmamak için kendini gizleyebilse de o da Chesapeake Ripper olarak avutulmak istiyordu. Birinin bu cinayetleri kendi başarısı gibi göstermesi elbette Hannibal’ın tahammül edemeyeceği bir şeydi. Ama tüm bunlara rağmen profesyonelliğini korumayı başarabiliyordu. O, saklanabileceği en iyi yerde saklanıyordu. Yani, FBI’ın içerisinde. Onu neredeyse öldürecek olan hastane görevlisi de aslında Will’e bunu anlatıyordu. Kimse bir psikopatı akıl hastanesinin çalışan kadrosunda aramazdı. Saklambaç oynarken ebenin ilk bakacağı yer bir ağacın, bir koltuğun arkası olurdu. Ama hiçbir zaman kendi arkasına bakmazdı. Oysa oyuncu için en güvenli yer ebenin tam da arkasıydı. Çünkü ebe her yere bakabilir, sadece arkasına bakamazdı. Will’in ve FBI’ın bu hale düşmesinin sebebi de buydu. Oysa onları kurtarmak için bir ayna, yani bir şüphe yeterliydi. Ancak onlar Hannibal’a öylesine güvendiler ki onun bu güven perdesinin ardında saklanmasına izin verdiler.
Toplumun şeytanları en iyi saklanabilecekleri yerde, yani toplumun içinde. Toplum şeytanlarının aklını çelen şeytanlar da en iyi saklanabilecekleri yerde, yani onların içinde. En nihayetinde; içimizdeki şeytan, aramızdaki şeytanı var ediyor.
Peki, aramızdaki şeytandan nasıl kurtulacağız? Evet, kurban adayıyla empati kurmak suçu işlemeye karşı kendimizi engellemek için bir yöntem olabilir. Bu kendimizin işleyeceği bir cinayeti durdurabilse de toplumda gerçekleşen cinayetleri tetikleyen de bu toplumun potansiyel katiller üzerinde yarattığı baskı unsurları. Peki biz toplumsal adaleti sağlamak adına, katille ne kadar empati yapıyoruz?