HERKES NEREDE – DRAKE DENKLEMİ VE FERMİ PARADOKSU

6 dk


 Yüzyıllardır akıllarda hep aynı soru: Orada Gerçekten Birileri Var mı ? Kimi bu evrenin genişliğini düşünüp sadece biz olamayız derken kimi de bunca zaman neden bizi bulamadıkları üzerinden varsayımlar türetiyor. Asıl cevap ne peki ? İşte bunu bilemiyoruz aynı Schrödinger’in Kedisi deneyindeki gibi buradan görüyoruz ki kuantum her yerdeymiş neyse o başka konu… Belki gelecek yıl belki gelecek yüzyıl belki de çok sonraki zamanda bunu keşfedeceğiz.Evrende yaşam arayışı çalışmaları başka çalışma alanlarında da olduğu gibi olumlu sonuçlar neticesinde hız kazanıp iyimser bir çizgiye gelse de bazı olumsuz sonuçlar neticesinde de kötümser düşünceler de artmaktadır. Mesela gezegenler sayıca çok olsa da bunların hiçbirinin yaşam için uygun koşulda olmamasının keşfi kötümser düşüncelerin ön plana çıkmasına neden olur. 

Dünya dışında yaşam formları olabileceiği ihitmali üzerine düşünen bilim insanları genellikle DRAKE DENKLEMİNE başvururlar.  Başvurur başvurmasına da peki her şey teorisel mi her şey hesapladığımız gibi mi gider ? Mesela teoriksel olarak ışık hızını geçebilirsin ama pratikte nasıl olacak bu ? O yüzden teori denklem bizi sadece bir yere götürür. Gelin o götürdüğü yere hep birlikte yolculuğa çıkalım… 

 

1950'nin sıcak bir yaz gününde Los Alamos Ulusal Laboratuvarında sıradan bir öğle yemeğiydi. Ancak böylesi üst düzey bir laboratuvardaki öğle yemekleri bile sıra dışı muhabbetlere sahne olabiliyor. Hele ki yemekte bir araya gelenler, dönemin en üst düzey nükleer fizikçileri olan Edward Teller, Herbert York, Emil Konopinski ve Enrico Fermi ise…  

Bu isimler çoktan "insanlığın nükleer çağı" olarak bilinen dönemi inşa etmiş dehalardı. Bu isimler ve daha nicelerinin çalışmaları sonucunda hem nükleer santraller ve nükleer bombalar gibi teknolojiler mümkün oldu, hem de atom fiziğinde yepyeni devrimler yaratılabildi. Ancak bu hikayede bizi ilgilendiren, spesifik bir öğle yemeği sırasında bu arkadaşlar arasında geçen muhabbet. 

Sohbet, yakın zamanlarda gazetede çıkan UFO haberleri üzerineydi. Uzayda yaşam ihtimalinden bahsediyorlardı. Özellikle de önlerindeki 10 yıl içinde ışıktan hızlı giden cisimler keşfetme ihtimalini tartışıyorlardı. İşte anlatılana göre bu sırada Enrico Fermi, olduğu yerde birden sıçrayarak o meşhur soruyu sordu: "İyi ama… Herkes nerede?" 

Arkadaşları, o başka hiçbir şey söylemese de, bahsettiği şeyi biliyordu: İstatistiki olarak düşünülecek olursa, Evren yaşam kaynıyor olmalıydı. Evren'in baktığımız her köşesinde öyle veya böyle canlılığa rastlamalıydık. Fakat bugüne kadar ne UFO'ların gerçekten uzaylılara ait araçlar olduğunu ispatlayan tek bir kanıt üretilebildi, ne de teleskoplarımız ve uzay sondalarımızla canlılığa dair herhangi bir ize rastlayabildik. Bu durumda, tıpkı Enrico Fermi gibi, biz de size soruyoruz: Herkes nerede? 
 

 

Fermi bu soruyu patlattıktan sonra bu bir paradoks haline geldi… Cevabı net olarak verilemeyen bir paradoks… 

 

Peki paradoksu çözebilir miyiz? Henüz değil; çünkü elde yeterince veri yok. Ancak bilim ilerleyişini sürdürüp, veriler toplamaya devam ederken, paradoksa yanıt olabilecek bazı olasılıkları (yani hipotezleri) biriktirebiliriz. Yeni veriler ışığında bu hipotezleri eleyip, gerçeğe en yakın olanları bir araya getirerek Evren'de Yaşam Teorisi gibi bir teoriyi inşa etmeyi başarabiliriz. Gelin eldeki olasılıklara bir bakış atalım: 

 

İlk olarak karşımıza Büyük Filtre Hipotezi çıkıyor.Büyük Filtre'yi, Doğal Seçilim'in kozmolojik bir versiyonu gibi düşünebilirsiniz. Yani türler bazında değil de, medeniyetler bazında işleyen bir seçilim mekanizması… Filtreden geçebilenler yaşar geri kalanları medeniyetsel olarak yok olur yani 

 

Eğer şans eseri veya bir hata sonucu filtreyi geçmeyi başardıysak tek başımayız demektir. Yani şimdiye kadar bu kaçınılmaz sonu atlatabilen hiçbir medeniyet olmadı ancak biz belki şans eseri belki de gözden kaçtığımız için bu filtreyi medeniyet olarak aşmayı başardık. Bu demek oluyor ki tüm evrende yalnızız çünkü diğer tüm medeniyetler filtreyi aşamadı. Bu yüzdende herhangi bir dünya dışı yaşam formuna rastlayamıyoruz. 

 

u teorinin şanslı olduğumuz kısmı. Peki eğer filtrenin gerisindeysek… 

Fitrenin Gerisinde Olmak: 

Eğer filtrenin gerisinde olduğumuzu kabul edersek ortaya şu sonuç çıkıyor. Bütün medeniyetleri yok eden bu felakete daha gelmedik. Yani biz daha merdivenin alt basamaklarındayız ve bizim haricimizdeki birçok medeniyet çoktan “büyük filtreye” denk geldi e yok oldu. Bu yüzden kimseyi bulamıyor veya onlarla iletişim kuramıyoruz. 

Teorinin filtrenin gerisinde olduğumuz kısmını doğru kabul edersek dünya dışı bir canlı formu bulmamızın neden bizim için felaket olabileceğini daha iyi anlarsınız. Eğer dünya dışı bir canlı formu bulursak bu bizim tek olmadığımızı ve filtrenin gerisinde olduğumuzun güçlü bir kanıtı olur. Eğer farklı bir gezegende bakteri ya da bambaşka bir canlı bulursak bu bizim filtreye oldukça yakın olduğumuzu ve kaçınılmaz sona yaklaştığımızı gösterir. Yani belki de onları bulamamamız bizim için oldukça iyi bir haberdir. Belki tüm evrende yalnızız ama tüm medeniyetleri yok eden dev bir filtreyi şans eseri geçebilmişizdir. 

 

Diğer bir teori Hayvanat Bahçesi Teorisi… 

 

Yani bizi tıpkı hayvanat bahçesindeki hayvanları izlediğimiz gibi izliyorlardır. Bu galakside hapsolmuş ve onların eğlence malzemesi haline gelmişizdir. 

 

Bir diğer olasılık Seti Paradoksudur belki de 

 

medeniyetler diğer medeniyetlere sinyal göndermeye çalışmak yerine, diğer medeniyetleri dinlemeye çalışıyor olabilirler. Bu durumda kimse sinyal göndermediği için, kimse de birbirini duyamıyor olabilir. 

 

Şanssızlık. Doğru zamanda doğru yıldızı dinlemiyor olabiliriz ya da bizim dinlediğimiz ve kullandığımız frekans aralığını kullanmıyor olabilirler. 

 

Bize çok uzak olabilirler. Uzayı yeterince uzun süre araştırmamış, dinlememiş olabiliriz. 

Dünya ve Güneş sistemi ilgilerini çekmiyor, onlar için bir önem teşkil etmiyor olabilir. 

Çoktan keşfedilmiş olabiliriz ancak kendilerince geçerli bir nedenden ötürü bizimle iletişim kurmaktan, kendilerini belli etmekten kaçınıyor olabilirler. 

Aramızda olabilirler belki gibi iddialarda ne yazık ki komplo teorilerinden ileriye gidemiyor az önce bahsettiklerimiz gibi… 

 

Ulan gösterin kendinizi de bitsin bu tartışma diyorum bazen Bilim Arşivi Medya olarak sizlere sesleniyoruz uzaylı kardeşlerimiz dünyaya gelirseniz türkiyeye gelmeyin biz yeterince doluyuz vallaha ona göre… 

 

Gelelim Drake Denklemine… Pratikte çok olasılık hesaplarken Drake ile neler bulacağız neler… 

 

1960’lı yıllarda Drake denen adam pardon o değil ha bu ! İşte bu adam galakside kaç tane medeniyet olduğunu tahmin etmemizi sağlayan basit bir mantık kurmuş. Ortaya aha da şöyle bir denklem çıkmış: ekranda 

 

Her bir değerin ne anlama geldiği de sırasıyla şu şekilde… 

 

Denklemin ilk iki basamağı hakkında elimizde yeterli miktarda veri bulunurken 3. basamakla ilgili de yakında büyük gelişmeler yaşanacaktır. 4. ve 5. basamaklar ise gerçekten de biraz daha uç durumlardır. Daha çok bilgi veri ve 3. basamağın çözülmesi şarttır. Denklemde sadece varsayım yapabilmemiz mümkündür kısacası.. Peki daha anca 2 3 basamak var elimizde umutsuz bir vakalık var sanki dediğini duyar gibi oldum. Şu anlık evet. Fakat çözülmesi imkansız diye bir şey çıkmadı ağzımdan o yüzden umutsuz vaka deyip için içinden sıyrılamayız. Ama şöyle bir olasılık da var. Ya başka bir medeniyet bu değeri daha önce hesaplar ve bizi bulursa… 

 

Bugüne kadar bildiklerimizi göz önünde bulundurursak drake denkleminin ilk üç basamağına göre Samanyolunda pek çok alanda milyarlarca potansiyet yaşam olma ihtimali mevcuttur. Bu noktada kendimizi anca Samanyoluyla sınırlı tutmak da fayda var diğer galaksiler devreye girerse vay halimize…  

 

Evrende tek özel varlık olmadığımızı da tabiki yine bir prensibe dayandırmışız… 

 

Güneşin Güneş sisteminin ortasında yer aldığı fikrini ortaya atan Nicolas Kopernik bu prensibin ilham kaynağıdır. MÖ 3. yy yaşayan Yunan filozof Aristarkus da yine Güneş merkezinde olduğunu savunurken Dünyanın merkez olduğunu savunanların sayısı da bir hayli fazlaydı. Bu prensip hem tek özel varlık olmadığımız konusundaki ihtimali biraz olsun artırmaktadır. Ki prensip pek de yanılmıyordur. Dünya Güneş sisteminin merkezinde değil Güneş sistemi de samanyolunun  Eğer bir şeyin kenarında olmak özel olmak diye düşünürseniz hiçbir şeyin en kenarında olmadığımızı da görürüz. 

 

Eğer daha bunu başaramıyorsak biz zaten baştan kaybetmişiz demektir 

https://youtu.be/irNFa2pPmUM?si=daPAUlI1iihuX0OG

ANLATILANLARIN VİDEOLU HALİ !


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
5
Üzgün
Kızgın Kızgın
4
Kızgın
Hahaha Hahaha
2
Hahaha
Beğendim Beğendim
1
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
13
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
12
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
10
Beğenmedim

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds