Kahve, dünya üzerinde su ve çaydan sonra en fazla tüketilen içecek. Dünyada genel olarak sevilen bir içecek olsa da her kültür, her toplum onu aynı şekilde tüketmiyor. Türk kahvesi, filtre kahve, kapuçino, espresso gibi onlarca farklı kahve tüketim yöntemi var. Farklı kültürler farklı zamanlarda kahveyi nasıl tanıdı peki? Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır derler. Öyleyse gelin birer fincan kahvemizi alıp kahvenin serüveni hakkında konuşalım.
(intro)
Kahveyi ilk defa kimin içecek olarak tükettiği tarihsel olarak bilinemese de hakkında pek çok efsane anlatılagelmiştir. Bu efsaneler arasındaki en meşhuru ise Etiyopyalı bir keçi çobanı olan Kaldi yahut Halid adındaki adam hakkındadır. Rivayet odur ki MS 800’lü yıllarda yaşayan bu çoban ne olduğunu bilmediği bir bitkinin meyvelerini yiyen hayvanlarının alışılageldiğin dışında bir enerjikliğe sahip olduğunu fark etmiştir. Bunu gören çoban aynı meyveleri kendi de denemiş ve uyarıcı etkisini kendi de hissetmiştir. Kaldi, bölgesindeki din adamına tespitini anlatmış, birkaç denemeden sonra kahve içeceği bugünkü halini almıştır.
Diğer bir rivayete göreyse kahve içeceğini ilk defa tüketen kişi 14. yüzyıl sonlarında yaşayan bir Arap olan Şeyh Şazili isimli bir Sufi Şeyhi’dir. Geceleri ibadet yaparken dinamik ve uyanık kalabilmek için özellikle gece saatlerinde kahve çekirdeklerini kullanarak yaptığı içeceği içtiği söylenmektedir.
16. yüzyılda yaşamış önemli bir Arap yazarı olan Ceziri’ye göreyse kahveyi ilk içen kişi ez-Zebhani olarak bilinen Yemenli Cemaleddin Ebu Abdullah Muhammed İbn Said’dir. Bir olay yüzünden Aden’i terk ederek Etiyopya’ya giden Zebhani orada kahve içen insanlarla karşılaşmış; Aden’e döndüğünde hastalanmış ve aklına kahve içmek gelmiştir. Kahveyi içmesiyle beraberse sağlığına kavuşmuştur. Ceziri’nin naklettiğine göre kahvenin yorgunluk ve uyuşukluk giderme, canlılık ve dinçlik kazandırma özelliklerini keşfeden de odur.
Diğer bir rivayete göreyse kahveyi ilk keşfeden kişi aynı zamanda İsrail Kralı da olan Süleyman Peygamber’dir. Hz. Süleyman bir yolcuğunda ahalisinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığı bir kente uğrar. Bu sorunu nasıl çözeceği kendisine vahiy meleği Cebrail tarafından bildirilir. Bunun üzerine Yemen’den gelen kahve çekirdeklerini kavurur ve yeni bir tür içecek keşfeder. Bu içecekten içen hastalar tekrar sıhhatlerine kavuşur.
Kısacası kahveyi ilk kimin ya da kimlerin tükettiği meçhul olsa da uzun bir süre Yemenli Araplar ve Etiyopyalı Habeşiler bu içeceğin tek tüketicisi olarak kaldılar. Kahvenin dünyaya yayılması ise Osmanlıyla başlar. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, Yemen’de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul’a getirir. Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini alır ve büyük ilgi görerek Türk Saray kültürünün bir parçası haline gelir. Kısa sürede halk da bu içecekle tanışır ve günümüz kahvehane kültürü oluşmaya başlar. 1544 yılında İstanbul Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açmışlardır. O zamanlar kahvenin faydalı olup olmadığı tartışma konusudur. Kendinden önceki şeyhülislamların aksine Bostanzade Mehmet Efendi kahvenin haram olmadığına, hatta faydalı olduğuna dair fetva vermiştir. Böylece Türk kahve ve kahvehane kültürü toplum tarafından benimsenmeye başlar. Osmanlıların tanıştığı bu içeceği İstanbul’da ticaret yapan Venedikli tüccarlar da çok sever. Bunun üzerine kahvenin de ticaretini yapmaya başlayan Venedikliler sadece bu ürünü Avrupa halklarına tanıtmakla kalmaz aynı zamanda İtalya’da yeni bir kahve kültürünün oluşmasını sağlar. Önceleri limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645’te açılan İtalya’nın ilk kahvehanesinde yerini alır. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler de diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler haline gelir. Espresso da bu kültürün ortaya çıkardığı kahve türlerinden biridir.
Avrupa’da kahvenin merkezi haline gelmiş şehirlerden biri de Viyana’dır. Efsaneye göre 1683’te Viyana Kuşatmasında başarısız olan Osmanlı ordusu geri çekilirken erzağının bir kısmını geride bırakmak zorunda kalmıştır. Bu bırakılan erzaklar içinde de bir çuval kahve bulunmaktadır. Ordu çuvalın içindeki kahveyi deve yemi zannettiği için ilk başta yakmak istemiş, ancak sonra Lehistan Kralı Jan III. Sobieski bu torbayı subayı ve çevirmeni Georg Franz Kolschitzky’e vermiş ve Kolschitzky de ilk Viyana kahvesini kurmuştur. Kimi denemelerden sonra süt ve şeker ekleyerek Viyana’nın geleneksel kahve çeşidi olan Melange’ı icat etmiştir. Daha güvenilir olan bir iddiaya göreyse ilk Viyana kahvesini açan 1685 yılında Johannes Diodato adında Osmanlı’dan gelen bir Ermeni’dir. Viyana’daki kahvehane kültürü pek çok bilindik insanın uğrak noktasıdır. Satranç kitabının yazarı Stefan Zweig, İsrail devletini kurmak için Sultan 2. Abdülhamid’e teklif sunan Siyonist Theodor Herzl, psikanalizin kurucusu Sigmund Freud ve Bolşevik İhtilali’nin önemli isimlerinden Lev Troçki Viyana kahvehanelerinin müdavimlerindendi.
Bu kahvehaneler ise biraz daha inovasyonla beraber günümüzdeki kafe kültürünü ortaya çıkarır. Hem kahvehaneler hem de kafeler her zaman bir sosyalleşme mekânı olmuştur. Ancak kahvehanelerde biraz daha ciddi şeyler konuşulduğundan bünyesinden pek çok yazar ve siyasetçileri çıkarmış, bu yüzden de çoğu ülkede kahvehaneler farklı zamanlarda zor dönemlere girmiştir. Kafelerse daha çok gündelik konuşmaların gerçekleştiği, günün stresinin atılabildiği bir kültür vadetmektedir.
İşte kahve, geçmişten günümüze farklı toplumlar tarafından bu şekilde tüketilmiş ve bu kültürleri ortaya çıkarmıştır. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum