KÜRŞAD ve Türk’lerin İlk Bağımsızlık Mücadelesi

7 dk


Kür Şad… Kırk Türk beyiyle birlikte Çin sarayını basan efsanevi Türk prensi. Pek çoğumuz onu duymuşuzdur. Peki adı gerçekten Kür Şad mıydı? Çin sarayını yalnızca yanındaki kırk kişiyle bastığı sadece bir efsane mi? Yoksa gerçekten de Çin imparatorunu korkular içinde bırakan bir ihtilal yaptı mı? Her şeyden önce haydi Göktürk devletinin yıkılışını ve türk beylerini böyle bir kalkışma yapmaya sevk eden sebepleri inceleyelim.

Chie-Shih-Shuai(şi şi şuvay), Göktürk devletinin dokuzuncu kağanı Shih-pi(şi peay) Kağan’ın küçük oğludur. Kür Şad ismi ise Hüseyin Nihal Atsız’ın ona yaptığı bir yakıştırma, bir türkçe isim tavsiyesidir. Daha iyi anlaşılması için bu videoda biz Kür Şad olarak kullanıcaz. Maalesef gerçek türkçe ismi hakkında bir bilgi yoktur.

Shih-pi kağan döneminde Doğu Göktürk Devleti eski gücüne tekrar kavuşmuş, Çin’e baskı kurar hale gelmişti. Çinli vezir P’ei Chü’nün, Shih-pi Kağan’ın Soğd asıllı vezirini kumpas kurarak öldürmesi üzerine Shih-pi Kağan birkaç yüz bin kişilik ordu ile Çin’e saldırdı. Çin imparatorunu Yen-men kalesinde kuşatma altına aldı. Çaresiz kalan imparator, Shih-pi Kağan’ın çinli eşi İ-ch’eng Hatun’a kendisine yardım etmesi için haber gönderdi. İ-ch’eng Hatun da Shih-pi kağan’a devletin kuzeyinde isyan çıktığı yalanını söyledi. Bu haber üzerine Shih-pi Kağan kuşatmayı kaldırdı. İmparator kurtulmuş olsa da ülke içerisindeki bütün otoritesini kaybetti. Bu olaydan üç yıl sonra yani 618 yılında imparatorun hanedanı olan Suei Hanedanı yıkıldı ve yerine T’ang Hanedanı kuruldu. Bir yıl sonra ise Göktürkleri eski gücüne kavuşturan ve çine karşı tekrar üstün hale getiren Shih-pi kağan öldü. Yerine kardeşi İlteber Şad, Ch’u-lo Kağan unvanıyla tahta çıktı.

Ch’u-lo Kağan, Çin’e çok büyük bir sefer yapmayı planlıyordu. Ordu dört koldan ilerleyerek T’ang Hanedanını daha kuruluş evresindeyken ortadan kaldıracaktı. Bunları öğrenen T’ang imparatoru Kao-tsu çok korkmuştu. Ch’u-lo Kağana elçi gönderdiyse de onu vazgeçiremedi. Bunun üzerine imparator tek çarenin Kağanı öldürmek olduğunu düşündü. Elçi imparatorun emri üzerine kağanı zehirledi. Kağanın ölümü üzerine yerine kardeşi Bagatur Şad “İl Kağan” unvanıyla tahta geçti. İl Kağan tahta geçtiği yıl olan 621den itibaren çine akınlar yapmaya başladı. Akınları durduramayacağını anlayan çin imparatoru, İl Kağan’a barış isteğini bildirdi. Çünkü o sırada yüzlerce kilometrelik alan yarım milyon göktürk süvarisiyle dolmuştu. Ancak yinede İl kağan barış yapmayı kabul etti.

Ancak kısa bir süre sonra çinliler yaptıkları anlaşmayı kendileri bozunca Göktürk akınları yeniden başladı. Bu akınları İl Kağan ve yeğeni yani Kür Şad’ın abisi T’u-li idare ediyordu. Karşı karşıya gelen Çin ve Göktürk orduları savaşmaya başlamadan önce Çin ordusunun komutanı ve Çin prensi Li Shih-min ileri çıkarak İl Kağan’ı anlaşmayı bozmakla suçladı.
Kür-şad’ın abisi T’u-li’yi de kendisiyle daha önce and içtiği halde buraya savaşmaya gelmekle itham etti. Bunun üzerine aralarında yeniden bir anlaşma oldu. Lakin, Ordusunun yarısını kumandasına verdiği yeğeninin gizlice Çinlilerle anlaşma yapması İl Kağanı derinden etkilemişti. Bu yüzden de Göktürk akınlarını durdurmadı.

626 yılına kadar devam eden akınlar artık durdu. Çünkü İl Kağan ara sıra yenilmeye başlamıştı. Bu yüzden de aldığı birkaç yenilgi üzerine Çin ile barış yapmayı kabul etti. Bu sıralarda Prens Li Shih-min, T’ai-tsung ismiyle Çin tahtına çıkmıştı. T’ai-tsung altı vezirini yanına alarak İl kağan’ın konakladığı Wei ırmağı’nın kıyısına geldi. Burada Göktürklere ve Çinlilere eşit haklar sağlayan bir barış anlaşması yapıldı.

Esasen askeri gücü Çinden çok üstün olan Göktürkler bu anlaşmadan zararlı çıkmışlardı. Bütün bunlara rağmen hiç yılmayan İl Kağan, aslına bakılırsa tahta oturduğu 621 yılından beri en büyük düşmanı Çin’e karşı zaferden zafere koşmuştu. Çin topraklarında kendisinden önce hiçbir Göktürk kağanın gidemediği kadar ilerilere uzanan geniş çaplı akınlar düzenlemişti. Ancak ülke içinde ise idarede aynı başarıyı göseremedi. Üstelik 627 yılında Doğu Göktürk ülkesi çok büyük bir felaket yaşadı. Son yıllarda kışları çok kar yağdığı için hayvanların çoğu telef olmuştu. Bu yıl da ağır bir kıtlık oldu. İl Kağan düşülen ekonomik sıkıntıdan ağır vergiler toplayarak çıkmak istedi. Bu da milleti kağandan uzaklaştırdı. Neticede oluşan hoşmutsuluk ortamında boyların çoğu başkaldırmaya başladı. Uygurlar, Bayırkular ve Sir Tarduşlar baş kaldırdı. Göktürk ülkesinde iç savaş başladı. İl Kağan yanında kalan milletini toplayarak Çinin Shuo eyaleti yakınlarına geldi.

628 yılında bazı proto-moğol kabileler de ayaklanınca İl Kağan yeğeni T’u-li’yi onların üzerine gönderdi. Ancak T’u-li yenildi ve tek başına geri döndü. Yenilgiye çok kızan İl Kağan onu on gün hapsettirdi ve kırbaçla dövdü. İl Kağan ile arası bozulan T’u-li çin imparatoruyla ile yakınlaştı.  Çin İmparatoru T’ai-tsung, T’u-li’nin Çine sığınma talebinde bulunmasından memnun olmuştu. Ordusunu yeniden toparlamak isteyen İl Kağan T’u-li’den asker istedi. Ancak istediği askerleri alamadı. Bunun üzerine onun üzerine ordu sevk etti. Sıkışan T’u-li Çin’den yardım istedi. İmparator T’ai-tsung bu talebi kabul etti ve böylelikle İl Kağan’ın ordusu yenilgiye uğradı. Ardından da Sir Tarduşlar Ötükende tam bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Bu savaşın ardından 629 yılında T’u-li, yeniden Çin’e sığındı. Bu esnada kardeşi Kür Şad’ı de yanında Çin’e getirmişti. 630 yılında ise Çin orduları İl Kağan’a baskın düzenleyerek onu yakaladılar. Yakalanan İl Kağan Çin’in başkenti Ch’ang-an’a getirildi. İl Kağan’ın yakalanmasından sonra başsız kalan türkler başsız kaldı. Bunun üzerine yüz binden fazla türk çine sığındı. Zaten daha önce de Çin’e sığınmış olan T’u–li ise 631 yılında Çin’de ölmüştür.   İl Kağanda  yaklaşık 4 sene tutsak kaldıktan sonra 634 yılında bu yaşadıklarına daha fazla dayanamadı ve öldü.

Biraz önce dedik ya türkler çine sığındı diye, işte bu sığınnalardan Göktürk ileri gelenlerine çin unvanları dağıtıldı. Kür Şad’a da chung-lang generalliği rütbesi verildi. Daha sonra saray muhafızlığı generalliğine yikseltildi. Çapkın bir karaktere sahip olduğu ve bu yüzden abisi T’u-li tarafından azarlandığı Çin kaynakları tarafından bildirilmektedir. Zaten T’u-li ile kardeşi Kür Şad’ın arası bu sebepten açılmıştı. Hatta daha ileri gidilip daha sonraları Kür Şad’da abisini hainlikle suçlamıştı. Bu yüzden de onu imparatora dahi şikayet etmişti. İmparator T’ai-tsung onun ithamlarını dikkate almadığı gibi aksine onu küçümsedi.

Devletin yıkılışının ardından dokuz yıl geçmişti. Kendi soyundan gelenlerle irtibat kuran Kür Şad kırktan fazla Göktürk kabile şefi ile gizli bir anlaşma sağlamayı başarmıştı. Böylelikle Yeğeni Ho-lo-hu’yu da kendi tarafına çekmeyi başarmıştı. Ho-lo-hu, T’u-li’nin oğlu idi. Çinliler ho-lo-hu’yu babasının ölmeden önce bulunduğu mevkiye getirmişlerdi. Yapılan plana göre olay şöyle gerçekleşecekti.

Çin prensi Li Chih, geceleri çıkıp sokaklarda dolaşırdı. Aniden ileri atılarak onu yakalayacaklardı. Saraydan sabaha karşı çıkacak, o esnada saray kapısı açık olacak ve kapı nöbetçileri çekileceklerdi. Kür Şad ve arkadaşları bundan faydalanarak saraya gireceklerdi. İmparator T’ai-tsung’un bulunduğu yere gidip onu esir edeceklerdi. Eğer başarılı olurlarsa Ho-lo-hu’da kağan seçilecekti.

O gece Kür Şad ile birlikte 40 arkadaşı sarayın civarında toplandılar. 40 er hep beraber and içtiler “GÖK GİRSİN, KIZIL ÇIKSIN”. Ardından prensin saraydan çıkmasını beklemeye başladılar. Fakat bu sırada büyük bir fırtına patlak verdi ve Prens Li Chih saraydan çıkmadı. Bu duruma hayli üzülen Kür Şad planlarının ortaya çıkmasından endişe ediyordu. Bir süre ne yapacağını düşündükten sonra kararını verdi. Kararında ise; ne olursa olsun Çin sarayına baskın yapacaklardı. Ve operasyona başladlar.

Önce kapıdaki nöbetçileri oklayarak öldürdüler ve içeri daldılar. Bir anda kendilerini Çin askerlerinin arasında bulan Kür şad ve adamları çetin bir mücadeleye giriştiler.

İlk savunma hattını yarmayı başardılar.

Bu sırada İmparatora haber ulaştırıldı. Türkler sarayı basmışlardı. İmparator T’ai-tsung korkuya kapılmıştı. Böyle bir şeye kalkıştıklarına göre en az birkaç bin kişi olmalılardı diye düşündü. Bu sırada Kür Şad ve adamları İkinci, üçüncü ve dördüncü savunma hatlarını da çetin bir mücadeleden sonra yardılar. Lakin bu hatları yardıkça Bozkurtlar gittikçe azalıyorlardı. Eğer son hattı da yarabilirseler İmparatorun odasına gireceklerdi. Çünkü artık Muhafızlar dağılmak üzereydi. Tam bu sırada Türklerin imparatorun sarayını bastığı haberini alan Çinli general Sun Wu-k’ai saraya yardıma geldi. Artık İmparatoru esir alma ihtimallerinin kalmadığını gören Bozkurtlar, saray ahırına doğru geri çekilmeye başladılar. Vuruşa vuruşa geldikleri ahırdan saray atlarını çalarak Wei Irmağına doğru ilerlemeye başladılar. Amaçları Wei ırmağını geçerek yurtlarına kavuşmaktı. Ancak çıkan fırtınadan dolayı nehir taşmış, köprü de yıkılmıştı. Artık tek çareleri vuruşarak orada onların tabiriyle uçmağa varmaktı. Bu yüzden atlarından inen bazı bozkurtlar vuruşa vuruşa can vermeye başladılar.

Artık Kür Şad atıyla birlikte tek başına kalmıştı. Atıyla birlikte ölmüş Çinli yığınları üzerinde tek başına Çin kağanlığına karşı vuruşuyordu. Tek olmasına rağmen hala daha yalın kılıçtı. Artık Börkü düşmüş, kaftanı parça parça olmuştu. Göğsü açıktı. Göğsünden alnından, yanaklarından, boynundan kan sızıyor; fakat o yine vuruşuyor, dövüşüyor, çarpışıyordu.

Bu yüzden ölümü de kendince basit bir şekilde olmamalıydı. Çünkü arkadaşları birer birer düştükten sonra o hala ayakta idi. Uzun saçları omuzlarında uçuşuyor, gözleri kıvılcımlar saçıyor, kolu neredeyse yıldırım hızıyla kalkıp iniyor, her inişte bir çinliyi deviriyordu.

Lakin artık kaçınılmaz olan ölüm geldi ve çattı denebilirdi. O yiğit bu haldeyken bile direnmek istiyordu ve düşmek istemiyordu. Bu yüzden atının yelesine kapandı ve başını dayadı. Sağ elinde de kılıç hala sımsıkı duruyorken, sol eli sarkmıştı.

Ve Nihayetinde Kür Şad ölmüştü, fakat attan düşmemişti.

Yani ölmüş, fakat  yenilmemişti. Çünkü o bir Türk’tü ve Türk düşmana kendisini az ezdirmezdi. Bu yüzden ölümü dahi mertçe olmuştu.

_______ SON _______

Delinse yer; çökse gök, yansa, kül olsa dört yan

Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.

Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan;

Ölümle eğlenen tunç yürekli Türkleriz!

Kaynaklar

1- Taşağıl, Ahmet, Türk Model Devleti Göktürkler, Bilge Kültür Sanat Yayınevi, Ankara 2018.
2- Taşağıl, Ahmet, Gök-Türkler (542-630), Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü 1991.
3- Tiryakioğlu, Mustafa, Kür-Şad (Chieh-Shih-Shuai) İsyanı, Tarih Dediğin, 2018, 1, S.1-11
4- Eski Tang kitabı, Cilt 194-1. Wikikaynak. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2019.
5- Yeni Tang kitabı, Cilt 215-1. Wikikaynak. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2019.
6- Yeni Tang kitabı, Cilt 195. Wikikaynak. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2019.
7- Atsız, Nihal, Bozkurtlar, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2018.

Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
13
Üzgün
Kızgın Kızgın
12
Kızgın
Hahaha Hahaha
10
Hahaha
Beğendim Beğendim
10
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
9
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
7
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
5
Beğenmedim
Entel Bilgiç
Ağırlıklı olarak Osmanlı tarihi ile ilgilenen ve edindiği çeşitli bilgiler ışında sizleri bilgilendiren bir youtube kanalıdır.

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds