İnsan zihni kompleks bir yapıdan oluşmaktadır. Bu kompleks yapıyı inceleyen temel bilim dalı ise psikolojidir. Psikoloji zihni incelerken aynı zamanda davranışları, bilinçli ya da bilinçsiz olaylara verilen tepkileri ve hatta daha çok duygu ve düşünceleri inceler. Birçok alt dallara sahip olan psikoloji biliminin en ilgi çekici olan alt bilim dalı olan deneysel psikoloji ise daha çok laboratuvar deney metodu kullanılarak temel davranışsal süreçleri inceler.
İnsan zihni yıllardır karmaşık ve gizemli yapısını korumaktadır. Bilim dalları arasında olan psikoloji ise bu karmaşık yapıyı anlamayı ve yönetmeyi amaçlayan birçok deney ile geçmişten günümüze ışık tutan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmaların en ilgi çekici olan kısmını kapsayan, daha çok laboratuvar deney metodu kullanılarak temel davranışsal süreçleri inceleyen alt bilim dalına deneysel psikoloji denir. Bir bakıma zihnin bilimsel çalışmalar ile anlaşılmasını amaçlayan bu alan bireylere test uygulamayı, çıkarımlarda bulunmayı ve karşılaştırma yaparak insan davranışları üzerinden sonuçlara ulaşmayı amaçlar.
Tarihte ve günümüzde yapılan birçok psikolojik deney vardır. Bunlardan bazılarının teknikleri bazılarının ise sonuçları insanı tedirgin eden ve korkutan bir hissiyat uyandırmaktadır.
Bu videomuzda sonuçlarıyla bizi tedirgin eden bir deney hakkında konuşacağız.
Marina Abramovic deneyi…
Tarihte bir iz bırakan bu deney, yani asıl adıyla Rhythm 0, Sırp asıllı performans sanatçısı Marina Abramović’in sosyal mesaj içerikli bir performansıdır. Deneysel psikolojiye iyi bir örnek olan Bu performans konusuyla değil, dehşet verici sonuçlarıyla meşhur olmuştur.
Marina Abramović, 1974 yılında gerçekleştirdiği performansında bir galerinin ortasında durmuş ve önüne 72 adet farklı obje yerleştirmiştir. Bu objeler arasında makas, tabanca, ip, zincir, gül, şarap, üzüm, jilet, bıçak benzeri insanların romantikleşebileceği ve vahşileşebileceği objeler bulunmaktadır. Marina kıyafetinin üzerine insanların daha çok özgür davranabilmesi için, “ben 6 saat boyunca burada ayakta duracağım. Bu objelerle bana istediğinizi yapabilirsiniz, olacakların hepsinden ben sorumluyum” yazmıştır.
Performansın başında izleyiciler sanatçıya gül verirler, dokunurlar, başını okşarlar, kek yedirirler, öperler fakat dakikalar sonra, bir izleyicinin Marina’ya tokat atması ve karşılık olarak hiçbir tepki almamasıyla işler çığrından çıkar. Buna şahit olan izleyiciler cesaretlenip vahşileşmeye başlar. Sanatçının üzerini makasla keserler, kucaklayıp sağdan sola taşırlar, iterler, üzerini jiletlerler, soyarlar ve Marina bu süreç içerisinde hiç tepki vermez. Gösterinin ilk dakikasında ona gül veren, saçını seven ve kek yediren insanlar bile karşısında gerçekten tepki vermeyen bu kadının savunmasız olduğunu anlayarak şiddete eğilim göstermeye devam etmişlerdir. Hatta o kadar ileri gitmişlerdir ki İzleyicilerden bir tanesi eline masadaki tabancayı alır ve sanatçıya doğrultur. Bu sırada galeri sahibi gelir adamın elinden silahı alır, çünkü silah doludur ve o zamana kadar vahşiliğini iyice kanıtlamış olan topluluğun silahı ateşlemesi çok olağan bir durumdur. Bedenine çeşitli eziyetlerde bulunan topluluğun yanında olanlara duyarlı olan ve sessiz kalmayan insanlar da yer almıştır. Geç de olsa araya girerek durum karşısında çaresiz olan sanatçının gözyaşlarını silenler ve yaralarını temizleyenler bile olmuştur.
6 saat sonunda galerici gösteriyi bitirir. Galeri sahibi gösteri bitti dediğinde sanatçı kan revan içerisinde hareket edince ona zarar veren herkes kaçışmaya başlar. İnsanlar kendi yarattıkları görselden korkmaya başlamışlardır. Marina bu deneyin sonucunda vahşileşen halkın kendisinde nasıl bir hayal kırıklığı yaşattığını şu cümlesiyle özetler;
“Gösteriden sonra otel odasına gidip aynaya baktığımda saçımda belirli bir bölümün beyazlaşmış olduğunu fark ettim”
Bu cesur deney sonucunda tepkisiz ve savunmasız bir bedene karşı insanların yapabileceklerinin sınırlarını görmek isteyen Marina Abramovic felsefi temelli ve korkutucu sonuçları ile bize bir sürü şey öğretmiştir.
İnsanların karşısındaki kişinin fiziksel acı çektiğini bilerek hatta ölümle yüz yüze getirecek yaptırımlar uygulamaları ve bunu gören insanların tepkisiz kalması daha da kötüsü bu kişilerden güç alarak yaptırımların şiddetini arttırmaları bizi dehşete düşüren bir sonuçla karşılaştırmıştır.
Bu bize hem insanların sınırlarının ne kadar korkutucu noktalara gidebileceğini göstermiş hem de iyi ya da kötü davranışların toplumda birbirini şiddetlendirerek nasıl yükseldiğini kanıtlamıştır. Böylece güç ve şiddetin insanların bilinç altındaki hayvani iç güdüleri olduğunu ortaya koymuştur.
Peki sizce günümüz toplumuna bakacak olursak toplum kutuplaşmaları, ast ve üst kavramları, zengin ve fakir ayrımları, ırk, din, cinsiyet gibi daha birçok örnek verebileceğimiz konularda güçlü ve sesi yüksek olan kesimin güçsüz kesimlere yaptığı baskılarda bu içgüdüler ve acımasızlıklar ile bağdaştırılabilir mi? Ve bu deneyde de gördüğümüz Marina’nın gözyaşlarını silecek kadar duyarlı insanlar sayesinde bunlardan arınmanın bir yolu var mı?