MODERN DÖNEMDE NÖROBİLİMİN SERÜVENİ | BEYNİ HARİTALAMAK


Bilim literatüründeki büyük isim nörobilim. Canlı yaşamına dair araştırmalar yapan bilim dünyası insanı anlamaya çalışırken tüm merakıyla merceğini tarih boyunca sinir sistemine çevirdi. Sinir sistemi incelemelerinde insanlık tarihine en büyük ileri yönlü ivme kazandıran dönem şüphesiz modern dönem nörobilimi oldu. Temelinde teknolojik gelişimlerin artması olan bu hızlı yükseliş için tarihi 18. Yüzyılının bir ucundan tutuyor 20. Yüzyıllara kadar götürüyoruz ve modern dönem nörobilimi çalışmalarını bu videomuzda birlikte inceliyoruz. Şimdi gelin hep birlikte modern dönemde nörobilimin serüvenine doğru bir yolculuğa çıkalım.

(intro)

Serimizin daha önce yayınlanan Antik Dönem ve Orta Çağ’daki nörobilimin serüveni videolarını henüz izlemediyseniz kartlarda çıkan bağlantılara tıklayarak o videoları da izleyebilirsiniz. Biz izlemiş olanlarla modern dönemdeki nörobilim çalışmalarını incelemeye koyulalım.

Günümüzde de sinir sistemi hastalıklarının teşhisinde kullanılan elektik uyaranı vererek sinirsel iletimin incelenmesi yöntemi ilk kez 18. yüzyılın ikinci yarısında Luigi GalvaniLucia Galeazzi Galvani ve Giovanni Aldini isimli İtalyan bilim insanları tarafından kurbağalar üzerinde yapılan diseksiyon çalışmalarıyla ortaya koyuldu.

1811 yılındaysa César Julien Jean Legallois ilk kez beyin bölgesinin spesifik bir fonksiyonunu tanımladı. Hayvan diseksiyonu ve lezyonlarında solunum üzerinde çalıştı ve solunumun merkezini “medulla oblongata”da buldu.

Merkezi sinir sistemi keşiflerinde de ileri gidildi ve 1811-1824 yılları arasında Charles Bell ve François Magendie canlı deney yoluyla omurgadaki ventral köklerin motor uyarıları ilettiğini ve arka köklerin duyusal girdi aldığını keşfettiler. Yani arka kökler duyu algılayıcı hücrelerden gelen sinirsel iletileri taşırken ön kökler bu duyu iletilerine verilen cevabı ilgili organlara iletmekteydi.

1820’lerde Jean Pierre Flourens‘ın hayvanlar üzerinde yaptığı çalışmalarla tarihte ilk kez beyindeki lokalize lezyonların hareket kabiliyeti, duyarlılık ve davranış üzerinde etkisi olabileceği fikrini destekledi ve yapılacak yeni deneysel yöntemlerin önünü açarak öncülük etti. Dönemin çalışmaları sonucu beyinciğin düzenli ve koordineli hareketlerle ilgili olduğu sonucu elde edildi. 1843’te Carlo Matteucci ve Emil du Bois-Reymond isimli İtalyan ve Alman nörofizyologları sinir liflerinin elektrik sinyalleri ilettiğini gösterdi. 1850’de Alman fizikçi Hermann von Helmholtz bunları ölçtü ve saniyede 24 ila 38 metre arasında bir hızla sinyallerin hareket ettiği ortaya konuldu.

Dönemin bir diğer önemli beyin araştırmacı ismi Fransız doktor, anatomist ve antropolog Paul Broca idi. Broca, 1861 yılında Bicêtre Hastanesi’nde 21 yıldır ilerleyici konuşma kaybı ve felç yaşayan, ancak herhangi bir anlama ya da zihinsel işlev kaybı yaşamayan bir hasta üzerine otopsi yaptı. Hastanın sol beyin yarıküresinde frontal lobda lezyon olduğunu belirledi. Yaptığı araştırmalarla beyinde belirli bölgelere kendi ismini verme başarısına sahip olabilen Broca beyin bölgesini duyusal ve motor işlevlerle ilişkilendirmek amacıyla dikkatli otopsiler yapma konusunda diğerlerine ilham verdi.

Birbirlerinin hipotezlerine katkı sunarak beyin araştırmaları yapan bilim insanları çalışmalarını istemsiz kas hareketleri üzerine yoğunlaştırdılar ve 1870 yılında motor korteksin elektriksel uyarımının bir köpeğin vücudunun belirli kısımlarında istemsiz kas kasılmalarına neden olduğunu keşfettiler. Yürütülen çalışmalar epileptik hastalar üzerinde yapılan gözlemlerle desteklendi.

Dönemin İngiliz doktor ve fizyologu Richard Caton, 1875 yılında tavşanların ve maymunların beyin yarıkürelerindeki elektriksel olaylar hakkındaki bulgularını sundu. 1878’de Hermann Munk köpeklerde ve maymunlarda görmenin oksipital lobun kabuk bölgesinde sınırlandığını buldu. David Ferrier ise 1881’de işitme duyusunun üst temporal girusta yer aldığını buldu. Harvey Cushing 1909’da dokunma duyusunu postcentral girusta buldu. Böylece beyin ve ilgili faaliyetlerin aktifliğini gerçekleştirdiği bölümlerle ilgili modern dönemde birbiri ardına pek çok araştırma ortaya koyuldu.

Dönemin önde gelen beyin araştırmacılarından Brodmann beynin 52 farklı bölgesini tanımlayarak serebral korteksin haritasını çıkarmayı başardı. Alman psikiyatr bu çalışmaları sitoarşitektonik adını verdiği teknik özelliklere dayanarak yaptı.

            Modern araştırmalar, belirli görevlerin yerine getirilmesinde korteksin farklı alanlarının etkinleştirildiğini göstermek için hâlâ Korbinian Brodmann’ın bu döneme ait sitoarşitektonik yani hücre yapısının incelenmesine atıfta bulunan tanımlarını kullanmaktadır. Dönemin Alman nöroloğu ve psikiyatrı Brodman’ın çalışmaları hangi etik düzeylerde yaptığı konusu bizim videomuz için farklı inceleme başlıkları oluşturuyor olsa da günümüz araştırmaları meslek etiği ve insanlığa faydalı olması gözetilerek yapılmaktadır. İşte nörobilimin serüveninde modern dönem boyunca böyle gelişmeler yaşanmıştı. Peki, 20. yüzyılda nörobilimi nasıl gelişmeler bekliyordu? Bu da serimizin bir sonraki videosunun konusu.

Böylece bir videonun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.

Exit mobile version