Nasıl Karar Veririz?

Karar verme sürecinde beynimizde olup bitenler nelerdir? David Eagleman - Beyin kitabından alınan bu kısım bizleri beynimiz hakkında biraz daha aydınlatıyor.6 dk


Truva savaşından zaferle çıkmış ve yurduna geri dönmekte olan efsanevi kahraman Odysseus, yaptığı bu uzun yolculuğun bir noktasında, gemisinin kısa süre sonra muhteşem güzellikteki Sirenlerin yaşadığı adanın önünden geçeceğini fark etmişti. Sirenler, denizcilerin aklını başından alan büyüleyici güzellikte şarkılar söylemeleriyle ün yapmışlardı. Ancak sorun şuydu ki, Sirenlerin cazibesine karşı koyamayan denizciler onlara ulaşmaya çalışırken, gemileri kayalara çarpıp parçalanırdı.

Bu efsanevi şarkıları dinlemek için Odysseus da dizginlenemez bir istek duyuyor, ancak bu arada kendisi ve tayfasının ölümüne neden olmak da istemiyordu. Bunun üzerine bir plan yaptı. Müziği duyduğunda, gemisini adanın kayalıklarına doğru sürme dürtüsüne karşı koyamayacağını biliyordu. Sorun şimdiki akılcı Odysseus değil, gelecekteki Odysseus’tu: Sirenlerin müziğini işittiği anda dönüşeceği, aklını yitirmiş bir Odysseus. Adamlarına, kendisini gemi direğine sıkıca bağlamalarını emretti. Kendileri de kulaklarını bal mumuyla tıkayacak ve böylece Sirenlerin şarkılarını duymayacaklardı. Gemiyi yönlendirirken, Odysseus’un bütün yalvarmalarını, haykırışlarını ve çırpınmalarını görmezden gelmek üzere kesin emir almışlardı.

Bu hikayeye  tekrar geri dönmeden önce fark ettiğim çok büyük bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Odysseus’un o açık denizlerde kendini bağlatmasıyla sizin şu an bu videoyu açmanız aynı mekanizmanın sonucu. Karar vermek. Her canlının evrene olan her etkisi verdiği bir karar sonucu oluşmuştur. Peki biz nasıl karar veriyoruz?

Karar vermek bilinçli ve bilinçsiz yapılabilen bir eylemdir. Bilinçli karar verme sürecini fark edip gözlemleyebilirken, bilinç dışı verilen kararlar ise daha derinlerdedir. Yine de, ikisinde de aynı mekanizma çalışır.

Karar verme sürecinde sahne arkasında olup bitenlere biraz daha yakından bakalım. Farz edin ki bir marketin önünde duruyor ve aynı derecede sevdiğiniz iki meyve arasında karar vermeye çalışıyorsunuz. Elma ve armut. Dışarıdan bakıldığında pek bir şey yapıyor gibi değilsiniz. Yaptığınız tek şey, orada dikilip gözlerinizle iki seçenek arasında gidip gelmek. Ama bu ölçüde basit bir seçim bile , beyninizde bir elektrik fırtınası başlatmaya yetti de arttı bile.

Bir nöron tek başına anlamlı bir etki yaratmaz. Ama her nöron binlerce başka nöron ile, onlar da yine binlercesiyle bağlantılıdır ve bu ilişki devasa bir şekilde devam eder. Bu arada bütün nöronlar da birbirini uyaran kimyasallar salmaktadırlar.

Bu grup, elmayı temsil etmektedir. Bu nöronların tek başlarına elmayla bir alakaları olduğu söylenemez. Reyonun karşısına geçtiğinizde, bu nöronlar da birbirleriyle etkileşim içine girip beyniniz için ‘elma’ anlamını taşımaya başlar. Tıpkı online bir buluşma gibi.

Tabii bu partide elma grubu tek başına değildir. Rakip olasılık olan ‘armut’ da bu sırada diğer grupla temsil edilir. Bu iki grup da kendini güçlendirip diğerini baskılayarak üstünlük sağlamaya çalışıyor. Taraflardan biri kazanana kadar bu mücadele devam eder ve kazanan taraf, bir sonraki eyleminizin ne olacağını belirler.

Beyin, sürekli bu tarz grupların çatışmalarından beslenir.  Bu çatışmalar sırasında kendimizle tartışabilir, kendimize küfredebilir ya da kendimizi kandırabiliriz. İyi de, tam olarak kim, kiminle konuşuyor bu arada? Konuşanların hepsi sizsiniz aslında; ama farklı parçaların söz aldığı bir siz.

Beyindeki bu sistemleri daha iyi anlamak için ‘vagon çıkmazı’ olarak bilinen bir düşünce deneyini ele alalım. Bir tren vagonu, kontrolden çıkmış halde raylardan hızla ilerliyor. Biraz ileride dört kişi raylara bağlanmış durumda. Siz de oradasınız ve vagonun çarpmasıyla hepsinin öleceğini hemen anlıyorsunuz; ama sonra fark ediyorsunuz ki yakınlarda, vagonu bir başka raya yönlendirebilecek bir kol da var. Ama durun bir dakika! O rayın üzerinde de bir kişi var. Öyleyse kolu çekerseniz bir kişi ölecek; çekmezseniz de dört kişi ölecek. Kolu çeker misiniz?

Bu senaryo karşısında ne yapacakları sorulan insanların neredeyse hepsi kolu çekeceklerini söylüyor. Dört kişi öleceğine bir kişinin ölmesi ne de olsa daha iyi, değil mi?

Şimdi de başka bir senaryoyu ele alalım. Yine aynı tren, aynı 4 insanı öldürmeye geliyor. Ancak bu sefer bir köprünün üstündesiniz. Yanınızda, iriyarı bir adam var. Fark ediyorsunuz ki, adamı iterseniz doğrudan rayın üstüne düşecek ve vücut ağırlığı da vagonu durdurup dört kişiyi kurtarmaya yetecek. Adamı iter misiniz?

Bu koşullarda neredeyse hiç kimse adamı aşağı itmeye yeltenmiyor. Ama neden? Bu soruya verilen yanıtlar genelde ‘bu cinayet olur’ ya da ‘bu çok yanlış olur’ yönünde.

Biraz duralım burada. İki durumda da aynı denklemi düşünmeniz istenmiyor mu sizden? İkinci senaryoda alınan sonuçlar neden farklı o zaman? Birinci senaryo, beyin için bir matematik probleminden ibaret ve senaryodaki çıkmaz, mantık sorularını çözmede devreye giren beyin bölgelerini devreye sokar. İkinci senaryo, adamla fiziksel bir etkileşime girip onu ölüme itmenizi, bu da başka ağların göreve çağrılmasını gerektirir. Bunlar, duygularla ilgili beyin bölgeleridir.

İlk senaryoda akılcı ağlarımız bize bir ölümün dört ölüme tercih edilebileceğini söylerken, ikinci senaryoda duygularımız kendi halindeki bir adamı öldürmenin yanlış olduğunu söyler. Bu durum sonucu bütünüyle değiştirebilir.

Bu denklem bizim gerçek dünyada karşılaştığımız durumlara ışık tutar aslında. Günümüz savaşlarını düşünelim. Bunlar, adamı deponun tepesinden aşağı itmekten çok, kolu çekmek eylemiyle kıyaslanabilir. Füze fırlatmak için bir düğmeye basıldığında, yalnızca mantık ağları devreye girer. Bunun üzerine bir siyaset uzmanı, nükleer füze fırlatmak için basılan düğmenin başkanın en yakın arkadaşının göğsüne yerleştirilmesini söylemişti. Böylece nükleer bir silahı harekete geçirmek için başkan en yakın arkadaşını parçalara ayırmak durumunda kalacaktı. Karar sürecine duygusal ağları da katmak bu tarz ölüm-kalım kararları verilirken bizim robotlar gibi davranmamızın önüne geçecektir.

Bir seçenekte karar kılabilmek için beyin ve vücudun sıkı bir iletişim içinde olmaları gerekir. Beyin her ne kadar tepedeki bir kontrol cihazı gibi gözükse de, aslında vücuttan gelen sinyaller, neler olup bittiği ve bunlarla ilgili yapılabilecekler hakkında bir özet sağlarlar. Beynimiz henüz besin zincirinin tepesine çıkacak kadar gelişmemişken, bizi hayatta tutan şey bu sinyallerle aldığımız kararlardı.

Elma ve armut mücadelesinde, gruplardan birinin kazanmasını sağlayan temel etken, vücuttan gelen bu sinyallerdi.

Yine aynı markette bir çikolata reyonunun önünde duralım. Burada kalori, fiyat, paketleme, tat vs.  fazlaca ayrıntı var. Eğer bir robot olsaydınız karar vermek için bütün gün rafın önünde dikilip dururdunuz. Biri üzerinde karar kılmak için size gereken bir özettir; bu özeti de vücudunuz sağlar. Bütçenizi hesaba kattığınızda elleriniz terleyebilir, fındıklı çikolatayı son yiyişinizi hatırlamanız ağzınızın sulanmasına, diğer çikolatadaki aşırı karamel içeriğini fark etmeniz de bağırsaklarınızın kasılmasına neden olabilir. Önce biri, sonra diğeriyle ilgili deneyimlerinizi simüle edersiniz. Vücudunuzun deneyimleri önce A çikolatasına, sonra da B çikolatasına hızla değer biçmenizi ve dengeyi bozmanızı sağlar. Sonuçta çikolata paketlerindeki verileri okumakla kalmaz, bu verileri ‘hissedersiniz’ de. Her seçim vücudun bir imzasıyla damgalanmıştır. Bu da karar vermede size yardımcı olur.

Her karar, vücudun geçmiş deneyimleri kadar anlık durumları da hesaba katar. Anlık durumlar bütçe yetersizliği gibi durumlardır. Fakat karar dosyasının bir bölümü daha vardır: geleceğe ilişkin tahminler.

Hayvanlar alemindeki her canlı, ödül peşinde koşmaya ayarlıdır. Ödül de özünde vücudun gereksinimlerini karşılamaktır. Vücudunuz su kaybetmeye başladığında ödül, sudur; enerji depolarınız tükenmeye başladığında ödül, yiyecektir. Su ve yiyecek biyolojik ihtiyaç olduğundan birincil ödüllerdir. Fakat insan davranışları daha çok birincil ödülleri öngören ikincil ödüllerle yönlendirilir. İnsanları ele aldığımızda, içinde bulunduğu toplumda kendisine değer verildiğini hissetmek gibi en soyut kavramlar bile ödüllendirici olabilir. Ayrıca hayvanlardan farklı olarak, bu ödüller biyolojik ihtiyaçlarımızdan bile önce gelebilir. Mesela birincil ihtiyacını bir kenara iterek açlık grevi yapan bir aslan gördünüz mü?

Temel ya da soyut, bütün ödüllerde ortaya çıkan bir sorun vardır. Yapılan seçimler meyvelerini sonra verir. Aldığımız kararların neredeyse hepsi, daha sonraki bir zamanda ödül verecek olan seçimler içerir. İnsanlar, değerli buldukları bir diplomaya ileride sahip olabilmek için yıllarca okula gider, ileride alabilecekleri bir terfi umuduyla hiç keyif almadan köle gibi çalışabilirler.

Şöyle bir senaryo düşünelim. Biraz boş zamanım var ve ne yapacağıma karar vermeye çalışıyorum. Üniversitedeki dersime gitsem iyi olacak, ama bu haftaki videonun montajını da yapmam gerektiğinin de farkındayım. Ayrıca kız arkadaşımla lunaparka da gidip onunla biraz zaman geçirmek istiyorum.

Bunların hepsini yaşayıp, daha sonrasında zamanda geri giderek hepsini kıyaslasam çok daha kolay karar verirdim, öyle değil mi? Ama ne yazık ki zamanda yolculuk yapamıyorum. Yoksa yapabiliyor muyum?

Bu sorunun cevabını bir sonraki videoda vereceğim. Bu sırada sizler de böyle seçenekler arasında kaldığınızda nasıl bir karar verme sürecinden geçtiğinizi benimle yorumlar kısmından paylaşabilirsiniz. Nasıl karar verdiğimizi tam anlamıyla öğrenmek için bir sonraki videomu abone olarak bekleyebilirsiniz. Direkt haberdar olmak için de çana tıklatırsınız. Buraya kadar izlediğiniz için teşekkürler, devamını kaçırmayın😊


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
13
Üzgün
Kızgın Kızgın
12
Kızgın
Hahaha Hahaha
10
Hahaha
Beğendim Beğendim
9
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
8
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
6
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
5
Beğenmedim
Question Head Türkiye
Kendimi keşfetmek için çıktığım bu yolda kendinizi keşfetmeniz için farkındalık sağlamaya geldim.

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds