Olgun olmak tamamlanmaktır.


Hayatta bir şeyleri başarabildikten sonra bir olgunlaşma tribi başlar. Çekilen her acının, alınan her dersin sonrasında insan hemen olgun olmaya başladığını düşünür. Olgunluğa ikili ilişkiymiş gibi davranır; onunla yeni tanıştığında sürekli onu düşünüp varlığını sorgulamakla olgunluğa bir evre, bir süreç muamelesi yapar. Aslında olan tek şey insanların bir şeyler yaşamaya çalışmalarıdır. O kadar yaşamaya çalışıyoruz ki, her şeyin farkında olmaya ve her şeyi hissetmeye itiyoruz kendimizi. Tüketiyoruz! Her şeyi tüketmeye çalışıyoruz. Her şeyi karşılaştıracak kadar çok bilmek istiyoruz. Her şeyi hissedecek kadar anlam yüklüyoruz. Fakat insanın farkında olmadığı bir şey var. İnsan sınırsız bir varlık olarak lanetlenmiştir.

Sınırsız olmak; çok büyük bir gücün getirdiği, büyük resimdeki sonucu her zaman hüsran olan bir lanettir. Sınırsız olmak, tatmin olamamakla sonuçlanır. Tatminsizlik ise başarısızlık hissettirir. İnsan ise yine bu güçten kaynaklanan egosundan dolayı başarısızlığı kabul etmez. Bu da hepimizi dinmesi imkansız bir kaosa sürükler.

Olgunlaşmak, gelişmektir. Çektiğimiz acı da, hatalarımızdan öğrendiklerimiz de bizi geliştirir. Geliştikçe olgunlaşırız fakat bu olgunlaşma asla bitmez. İnsan doğduğu andan öldüğü ana kadar bir şeyler öğrenir. Olgunlaşma bir evredir; 18’lerde başlayıp 60’larda biten bir evre değil, hayatın tüm evresidir. Fakat bunu düşünmenin manası yoktur. Olgunlaşma biz onu düşünsek de düşünmesek de oradadır. Onun varlığının bizim hayatımıza bir etkisi olmamalıdır çünkü bu sadece kafa karıştırır.

Olgun olmak diye bir şey yoktur. Olgun olmak tatmin olmaktır. Olgun olmak tamamlanmaktır. Fakat insan lanetlidir, asla tamamlanamaz.

Exit mobile version