Osmanlılar neden hiç Amerika’ya gitmedi? Avrupalı uluslar Yeni Dünya’yı keşfetme yarışına tutuşurken neden Osmanlılar sadece izledi? Amerika’ya gitmediler mi yoksa gidemediler mi? Coğrafyanın kader oluşu azizliğini Osmanlı üzerinde nasıl göstermişti? Osmanlı bir yolunu bulup Amerika’ya gitseydi bile orada tutunabilir miydi? Diğer devletler gibi bir sömürü sistemi oturtabilir miydi? Akdeniz’i Türk gölüne çeviren Osmanlı, Atlantik’i de Türk okyanusuna çeviremez miydi? Küçük Murat Reis’in Atlantik seferleri neden tek seferlik bir korsan hareketi olarak kalmıştı? Gelin bu videoda Osmanlıların neden Amerika’ya gidemediğini konuşalım.
(intro)
Bu konuyu 3 başlık altında inceleyelim en iyisi. Osmanlının gidemeyişinin coğrafi sebepleri, Osmanlının gidemeyişinin siyasi sebepleri ve son olarak Osmanlının güttüğü politikalar sebebiyle okyanus ötesinde tutunamayacak oluşu.
Osmanlı neden coğrafi konumu itibariyle Amerika’ya gidemezdi? Çünkü Osmanlı bir Akdeniz gücüydü. Bir Akdeniz gücü Amerika’ya gidebilecek olsaydı zaten önce Venedik veya Cenevizliler giderdi. Ve zaten Osmanlı konumu itibariyle Amerika’ya en uzak olan Akdeniz gücüydü. Atlas Okyanusu’nu aşmak ancak Atlas Okyanusu kenarındaki açık kıyılara sahip ülkeler tarafından yapılabilecek bir şeydi. Ancak Osmanlı Amerika’ya ulaşabilmek için Atlas Okyanusu’nda kat edeceği mesafenin yarısını Akdeniz’den donanmayı çıkarabilmek için kat edecekti. Coğrafi keşifler başladığında Osmanlı henüz Balkanların tamamına bile hakim olamamıştı. Batıda en çok Otranto’ya kadar ilerleyebilmiş sonra da hemen kuşatmayı kaldırmıştı. Cezayir fethedildiğinde İspanya çoktan Amerika’nın içlerine uzanmıştı. Ki Cezayir limanı da hiç elverişli değildi. Kuzey Afrika sahillerinde Güney Avrupa sahilleri gibi dar kara suları yoktu. Kıyı şeridi boyunca uzanan resifler denizi sığlaştırdığı için limanlara yanaşacak gemilere zorluk çıkarıyordu. Bu yüzden transatlantik seferler yapabilecek büyüklükte gemiler limanın sığ sularında karaya otururdu. Oysa Avrupa’nın böyle bir sorunu yoktu. Aynı sebepten ötürü Osmanlı Hint Okyanusu’nda da fazla tutunamamıştı. Aynı resif sorunu Kızıldeniz ve Basra Körfezi limanlarında da vardı ve donanma bu yüzden iş göremiyordu. Ki Hint Okyanusu’na açılana kadar boydan boya kat edilmesi gereken Kızıldeniz veya Basra Körfezi de Osmanlı donanması için büyük sıkıntılar çıkarmıştı. Oysa yine bir Orta Doğu ülkesi olan Umman Sultanlığı birçok deniz aşırı sefer yapabilmiş ve Doğu Afrika kıyılarını ele geçirmişti. Çünkü Umman doğrudan okyanusun kenarındaydı ve aynı Ceneviz ile Venedikliler gibi deniz ticaretini devlet politikası haline getirmiş bir ülkeydi. Kısaca Osmanlı’nın en büyük coğrafi dezavantajları okyanusa kıyısı olmayan bir devlet oluşu ve elverişli limanlara sahip olamayışıydı.
Gelelim siyasi sebeplere. Osmanlı’nın Amerika’ya gidememesinin bazı sebepleri de siyasiydi. Öncelikle merkezi olan İstanbul’dan çıkan bir geminin Akdeniz’den çıkana kadar geçeceği rota pek çok ülkenin kara sularından geçecekti. Bu yüzden Osmanlının bu ülkelerle arasını sürekli iyi tutması gerekecekti ve bu da diplomaside Osmanlıyı hep köşeye sıkıştıracaktı. Özellikle Cebelitarık Boğazı’nı geçebilmek için İspanya’yla sürekli iyi ilişkiler kurmalıydı. Ve İspanya’yla yapılacak ilk savaşta önce boğaz kapatılacaktı. Bu da devletin ana karasıyla deniz aşırı topraklarının bağlantısını koparacak ve bu da Osmanlının daha ilk elde bu toprakları kaybetmesine sebep olacaktı. Her ne kadar tarihsel bir kesinliği olmasa da Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde geçen Bayezid’in Kolomb’a cevabı aslında doğru bir karardı. “Bize Mekke ve Medine ve bu cezire-i dünyanın feth ü teshiri lazımdır, eyle derya aşırı mesafe-i ba’ideye bizim gitmemiz lazım değildir” demişti Bayezid Evliya’ya göre. Yani şunu diyordu “Bize Mekke, Medine ve -üç kadim kıtayı kastederek- Eski Dünya’yı fethetmek lazımdır deniz aşırı mesafelere gitmemiz lazım değildir”. Peki neden aslında bunu demiş olsa bile haklıydı? Çünkü imparatorluğun başkentine 450 km uzaktaki adalarda Venedikliler cirit atarken devletin 6500 kilometre ötede elinde tutacağının bir garantisi olmayan topraklarda ne işi vardı? Devletin güvenliği bir hayalden ve bir meraktan önde gelmeliydi. İşte bu yüzden aslında Bayezid, Colomb öyle bir şey sormuş ve kendisi de böyle cevap verdiyse bile en doğrusunu yapmıştı. Ki zaten Bayezid döneminde devlet o kadar da güçlü değildi. Güney Balkanlar, Kuzeybatı Anadolu ve Kırım üzerine yayılmış bir imparatorluktu. Henüz Afrika’ya ayak bile basılmamıştı. Deniz üsleri çok fazla değildi Osmanlının. Donanmanın sadece iki adet deniz aşırı sefer tecrübesi vardı. Biri Kırım Seferi, diğeri ise Otranto Seferi’ydi. İşte bu siyasi sebeplerden ötürü de Osmanlı Amerika’ya gidememişti.
Şimdi de gelelim alternatif tarihçiliğe. Osmanlı gidebilseydi bile sömürebilir miydi? Videonun bu andan itibaren gerçeklikle bir bağlantısı yok. Ancak bazı somut ve yaşanmış verileri kullanarak o dönemi tahlil etmeye çalışacağız. Ki zaten tarih de bunun için var. Ecdad övmek veya düşmana sövmek için değil. Tarihi anlamaya çalışacağız, alternatif senaryolar üzerine düşüneceğiz ki ileride buna benzer bir olay yaşadığımızda nasıl önlemler alabileceğimizi kestirebilelim. Neyse lafı uzatmadan senaryomuzu yazmaya başlayalım. Hikayemizi Otranto Kuşatması’ndan başlatalım yıl 1480’di. Otranto şehri Osmanlıların eline geçmişti. 10 ay boyunca Otranto’da bulunan Osmanlı birlikleri Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra çıkan kargaşayla beraber Bayezid’in kararıyla geri çekildiler. Diyelim ki Fatih Sultan Mehmed ölmemiş olsaydı. Bu durumda kargaşa ortamı doğmazdı. Otranto’daki birliklere sevkiyat gerçekleştirilip ordu güçlendirilmiş olsun. Bu ordu Puglia, Basilicata ve Kalabriya’yı ele geçirerek Güney İtalya’yı fethetmiş olsun. Sonrasında yine kadırgalarla Sicilya adasını ve Sardinya adasını ele geçirsinler. Balear Adaları’nı da ele geçirdikten sonra Osmanlı Akdeniz içi rotalarını büyük ölçüde eline geçirmiş olur. O sıralarda Endülüs’te hâlâ Müslüman bir devlet bulunmaktadır ve zor durumdadır, Granada. Osmanlı Granadalılarla anlaşarak orduyu Granada’ya çıkarmış olsun. Bu çıkarmayla beraber İspanya’nın fethi başlamış olsun. Ki zaten böyle bir karmaşa altında hiçbir Avrupalı gücün derdi Kolomb’un hayalperest keşif hikayeleri olamayacaktır. Bu durumda coğrafi keşifler biraz daha ertelenmiş olur. Osmanlı İspanya’yı da fethedip istikrarı sağlamış olsun. İşte ancak bu şekilde coğrafi keşiflere çıkabilmek için gerekli coğrafi şartları sağlamış olurdu. Kısacası imkansızdı, ama biz yine de bu gerçeği göz ardı edip Osmanlı’nın coğrafi keşiflere çıktığı durumu ele alalım. Biliyorsunuz Osmanlı en başından beri cihat, iskan ve istimalet politikalarını güdüyordu. Evet yeni bir coğrafyaya giderek cihat politikasını başarılı bir şekilde uygulamış olurlardı. Ancak fethetmek kadar tutunmak da önemliydi. Ve İnkaların o zamanda henüz demir devrini yaşadığını Cajamarca Savaşı videomuzdan hatırlarsınız. Osmanlı Balkanlarda güttüğü politikayı bu insanlar arasında uygulayamazdı. Çünkü devirsel bir denklikleri yoktu. Osmanlı burada medeniyetini sıfırdan inşa etmeliydi ki bu gerçekten oldukça zor bir şeydi. Oysa Avrupalıların sömürü politikası gayet kolay bir şekilde uygulanan bir politikaydı. Atlantik üçgeni adındaki taşımacılık rotasına dayanan bu politikada Afrika’daki sömürgelerden köleler getiriliyor, Amerika’nın bereketli topraklarında tarım yaptırılıyor ve ham madde elde eden Avrupalılar bunlara anavatanlarında katma değer katıp dünyaya satıyordu. Osmanlıda da kölelik vardı tabii ancak bu şekilde sistematik bir üretim zinciri yapabilmeleri çok zordu. Daha 250 yıl önce ataları çadırlarda yaşayan bir hanedan için bu sistematiği oturtmak zaten imkansızdı.
Velhasılıkelam Osmanlı keyfinden sömürgecilik yapmamış değildi. İsteseler de yapamazlardı zaten. Çünkü coğrafya kaderdi. Bunu Cajamarca Savaşı’nda da görmüştük. İşte bu yüzden Osmanlı Amerika’ya hiç gitmemişti. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum