ŞAİRLERİN DİLİNDEN BİR MEDENİYET ŞEHRİ: İSTANBUL | ŞEHİRLERİN RUHU ÜZERİNE BİR İNCELEME


“Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır / Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır.” diye bahseder Nedim, bu aziz şehir hakkında. Peki, İstanbul’u bu kadar değerli yapan nedir? Bu güzel şehir canlılığını nereden almıştır? Bu konuda doğu medeniyetlerinin rolü var mıdır? Haydi gelin, hep beraber bu şehir hakkında şairler neler demiş kulak verelim.

(intro)

İstanbul’u anlatan şiirler kocaman bir deryadır. Bu videoda Divan Edebiyatı ve Milli Edebiyat dönemindeki İstanbul ile ilgili olan şiirlere ve şairlere medeniyet kavramı çerçevesinde değineceğiz.

İlk olarak, hangi dönem olduğunu bilmemiz için bir soruyla başlamalıyız: Divan Edebiyatı nedir? Divan edebiyatı, Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleri sonucu oluşan bir edebiyattır ve “Klasik Türk Edebiyatı” olarak da bilinir. Peki, İstanbul ile ilgili şiirler yazmış başlıca şairler kimlerdir? Şimdi, İstanbul ile ilgili şiirler yazmış 5 Divan şairinden bahsedeceğiz:

  1. Avnî

Avnî mahlasıyla şiirler yazmış ilk divan sahibi sultan, Fatih Sultan Mehmet’tir. Dolayısıyla, onun İstanbul hakkındaki şiirlerden bahsetmemek olmaz. Öncelikle, divan ne demektir? Divan, şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplardır. Böylelikle, diyebiliriz ki, Avnî pek çok şiir yazmıştır. İstanbul’la ilgili olan şiirlerinde, halka olan sevgisinden ve ilahi aşktan bahsetmiştir. Bazen, diğer hükümdarlara cevap niteliğinde şiirler de yazmıştır. Yani, Avnî’nin divanını okuyarak, İstanbul’u padişahın gözüyle görebiliriz.

  1. Sürûrî

Asıl adı Seyyid Osman olan bu şairimiz, oldukça yetenekli bir tarihçiydi. Ayrıca, Seyyid Osman 20 yaşından beri şiir yazıyordu. Onun bu yeteneğini gören Yahyâ Efendi, onu İstanbul’a gitmeye teşvik etmiş ve “Sürûrî” mahlasını vermiştir. Sürûrî’nin İstanbul ile ilgili olan şiirinde İslâmbûl lafzını kullanması ise oldukça önemli bir ayrıntıdır. Dolayısıyla, Sürûrî’nin İstanbul hakkındaki şiirleri sayesinde şehrin kültürel yapısı hakkında fikir sahibi olabiliriz.

  1. Bâkî

Bâkî, Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli zamanları olan 16. yüzyılda yaşamış ve etrafındaki güzellikleri şiirine yansıtmıştır. Bâkî’nin şiirlerinde İstanbul hayatını gerçekçi bir biçimde anlatması, hayatın içinden unsurlardan bahsetmesi, İstanbul halkının kullandığı söz ve deyimlere yer vermesi onun yerellik arzusunu gösterirken aynı zamanda, dönemin sosyal yaşantısı hakkında birçok ipucu vermektedir.

  1. Şeyh Galip

Şeyh Galip, 3. Selim döneminde yapılan İstanbul’daki büyük imar faaliyetlerinden bahsetmiştir. Yazdığı şiirlerinde; baruthane, humbarahane gibi askeri tesislerin yapımının yanı sıra, Mevlevîhanelerin tamirine de değinmiştir. Bu noktada, şiirin ve mimarinin arasındaki ilişki öne çıkmaktadır.

  1. Nedîm

Nedîm’in “Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır” şiiri meşhurdur. Peki, Nedim’in sırrı nedir? Çünkü Nedim, İstanbul’un bütün o saray, kasr, sahilhâne, çeşme, yalı, hanlar, hamamlar gibi şehrin pek çok güzelliğini barındıran Lale Devri’nde yaşamıştır. Daha önemlisi, şehrin bu kültür zenginliğini şiirlerinde realist bir şekilde betimleyerek kalıcılaştırmıştır. Ayrıca, Nedîm, III. Ahmed ve Damadı İbrahim Paşa’nın İstanbul’da yaptırdığı yapılar için tarih manzumeleri de yazmıştır. Dolayısıyla, Nedim’in şiirleri şehrin tarihine de ışık tutmaktadır.

Milli edebiyat dönemi şairlerinden başlıca 5 şair, İstanbul’u şöyle yorumlamışlardır:

  1. Tevfik Fikret

Şairler İstanbul’un hep olumlu yönlerinden bahsedecek sanıyoruz, ama durum, Tevfik Fikret için öyle değildir. Aşırı duygusal bir şair olan Tevfik Fikret, “Sis” adlı şiirinde İstanbul’a olan nefretini dile getirmiştir.

Tabi, bu şiirin yazıldığı dönemin sancılı yıllar olduğunu ve şairin daha çok ferdi şiirler yazdığı unutulmamalıdır. Nitekim, sonraki şairimiz İstanbul’dan olumlu bahsetmiştir:

  1. Faruk Nafiz Çamlıbel

Faruk Nafiz Çamlıbel, “İstanbul Şehremini Cemil Paşa’ya Şiiri” isimli eserini İstanbul’un tabiatını betimleyerek yazmıştır. Dolayısıyla, bu, şiirin İstanbul’un doğa güzelliklerini yansıtmada etkili bir rol oynadığını gösterir.

  1. Mithat Cemal Kuntay

“Topkapı Arşivinde” isimli şiiriyle Mithat Cemal Kuntay, İstanbul’un tarihinden bahsetmiştir. Böylelikle, şair, İstanbul’un tarihi hazinelerini etkileyici ve akılda kalıcı bir şekilde, şiirlerle anlayabileceğimizi vurgulamıştır.

  1. Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek, “Canım İstanbul” şiirine, “Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar” dizeleriyle başlar. Bu ne demektir tam olarak? Bu vurucu cümleyle aslında şair, İstanbul’un ruhunun cisimleşmiş hali olduğunu belirtiyor. Bu ifade, “ben İstanbul’um” demektir aslında. Üstelik şair, böylesine derin bir anlamı, açık ve akıcı bir dille iletmiştir.

  1. Yahya Kemal

“Bir Başka Tepeden” şiiriyle İstanbul’un güzelliğini dile getirerek İstanbul’u gözümüzde canlandırmıştır. Bu şiirinin dizelerinde, “bir semtini sevmenin bile bir ömre bedel olduğu”ndan bahseden şair, İstanbul’un bütün güzelleri içinde barındırarak ne kadar muhteşem olduğuna vurgu yapmaktadır.

Tam bu noktada, bahsettiğimiz şairler İstanbul’un güzel olduğundan bahsederken şehrin sosyal ve kültürel hayatına, mimarisine, tarihi yönüne dikkat çekmektedir. Burada bahsedilen sadece İstanbul değildir artık, İstanbul’un içinde sakladığı ruhtur. Bu ruh öyle bir şeydir ki, toplumun yaşantısını ve zihniyetini dört bir yandan sarmalar ve etkiler. Doğal olarak, bu etki edebiyata, özellikle de pek çok şiire yansımıştır. Peki, İstanbul bütün bu güzellikleri nasıl bir arada topladı? Çünkü, İstanbul’da medeniyet anlayışını görmekteyiz. Burada çok önemli bir kavramla karşılaşıyoruz: Medeniyet. Peki, nedir medeniyet? Medeniyet, bir toplumun maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamıdır. Memleketleri imâr etmek, insanları sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlâki yönden refah ve huzura kavuşturmak olarak tanımlanır. Dolayısıyla, şairlerin İstanbul coğrafyası, mimari özellikleri, tarihi ve sosyal yapısı ile ilgili yazdığı şiirlerle İstanbul yeniden bir başyapıt olur. Bu şairlerin yaşadığı dönemin ruhunu yansıttıkları için, İstanbul adeta onların tasvirleriyle bir canlılık bulur. Bu yüzden, İstanbul medeniyeti pek çok şaire ilham kaynağı olmuştur.

Sonuç olarak, Divan Edebiyatı ve Millî Edebiyatta İstanbul ile ilgili şiirler, şehrin medeniyetini ve ruhunu yansıtmaktadır. Hayatın pek çok yönünü kapsayan bu bahsettiğimiz şiirlerden anlayabiliriz ki, İstanbul’un sahip olduğu ruhun ve medeniyetin izlerini edebiyatta görmemiz mümkündür. Bu yüzden İstanbul, köklü bir medeniyeti taşımasından dolayı Türk Edebiyatının vazgeçilmez mekanlarındandır. Bu yüzden Yahya Kemal’in aziz İstanbul’unu, Nedim’in bi misl ü behâ dediği şehr-i Sitanbul’u yüzyıllar sonrasındaki okurlar için de hâlâ anlamlı kılabilmek için şehrin bu ruhunu diri tutmak ve medeniyete sahip çıkarak onu ihya etmek son derece önemli.

Böylece bir videomuzun daha sonuna gelmiş olduk. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.

Exit mobile version