Tepeden tırnağa simsiyah giyinen ve Svastika işlemeli kırmızı pazubent takan Alman askerini, fotoğraflarda ya da filmlerde en az bir kere görmüşünüzdür. Bu askerler 2. Dünya Savaşı’nda Alman Ordusu dışında ayrı bir teşkilata sahip olan Schutzstaffel yani SS’in bir üyesiydiler. Peki üzerlerinden onlarca yıl geçmesine rağmen nasıl oluyor da SS üniformaları popülerliğini kaybetmiyor? Onları bu kadar bilindik yapan nedir? SS üniformalarını diğer üniformalarından ayıran şey nedir? Gelin, videomuzun devamında birlikte öğrenelim.
(intro)
Schutzstaffel yani kelimenin tam anlamıyla ‘Koruma Timi’, 1925 yılında o dönem adını Birahane Darbesi ile duyurmuş Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin lideri Adolf Hitler’in kişisel koruması olarak kuruldu. 2.Dünya Savaşı yıllarında 1.000.000’a ulaşacak olan SS’in kuruluştaki üye sayısı sadece 200’dü. Üye sayısının artması ile birlikte SS, toplama kamplarından gizli polisliğe kadar birçok farklı alanda da görev yapmaya başladı.
Bir kişinin SS’e katılabilmesi için birçok kriteri sağlaması gerekirdi. Öncelikle 20li yaşlarını doldurmamış olması ve boyunun en az 1 metre 74 santimetre olması zorunluydu. En önemlisi SS’e katılmak isteyen kişilerin soylarının saf Alman ırkı olduğunu 1800 yılına kadar belgelemeleri gerekmekteydi.
SS’in tanınırlığının bu kadar fazla olmasının en temel sebebi, SS’in kendisini diğer Nazi teşkilatlarından ayırmak için kendi sembollerini, adetlerini ve üniformalarını tasarlamasıdır. Bunlardan en bilinenleri, 1932 yılında giymeye başladıkları siyah üniformaları, başlıklarına taktıkları acımasızlıklarını ifade eden kurukafa işareti, kollarına taktıkları kırmızı pazubent ve ‘Doppelte Siegrune’ adlı SS (ᛋᛋ) işaretidir. Bu semboller savaştan önce, savaş sırasında ve hatta savaştan sonra SS üniformalarının popülerliğinin sürmesini sağladı.
Doppelte Siegrune işaretinin kökenleri yüzyıllar öncesine dayanıyor. Sadece eskiden güneşi temsil eden işaret ufak değişikliğe uğratılmış ve ikinci bir kopyası çıkartılmış. Böylece örgütün isminde geçen şimşek kelimesi logosuna da kazandırılmış.
Başlıklarına taktıkları ‘Totenkopf’ yani kelime anlamıyla ‘kafatası’ ise sadece acımasızlıklarını sembolize etmiyordu. Aslında bu işaret SS üyelerinin cesaretlerini belirterek ‘Esir almıyorum ve canlı olarak esir alınmayacağım.’ diyordu.
Kollarına taktıkları kırmızı arka planlı svastika işlemeli pazubent de SS üyelerinin kullandıkları sembollerden biriydi. Svastika yani gamalı haç sembolü Naziler tarafından icat edilmemişti, Milattan önce 2000 yılından beri Hititlerden Hindulara kadar sayısız uygarlık tarafından çok çeşitli renklerle çok çeşitli duygu ve düşünceleri ifade etmek için kullanılmıştı. Örneğin Hinduizm, Budizm ve Jainizm’de Svastika sembolü, uğurluluk ve iyi şansı temsil ediyordu. Antik Yunan’da Zeus’u, Roma İmparatorluğu’nda Jupiter’i simgelemekteydi. Naziler ise bu sembolü beyaz bir dairenin üzerine siyah renk ile yerleştirdiler. Bu daireyi de kırmızı zemin üzerine koyunca renklerin zıtlığı dikkatleri üzerine toplamayı başardı. Renk seçimlerinin Alman İmparatorluğu bayrağından alındığı da söylenmektedir. Naziler svastikayı bu şekliyle hem bayrak hem de pazubent olarak kullandılar.
İkonlaşmış Nazi selamının geçmişi de Svastika kadar olmasa da uzundur. Bugün hala Almanya, Avusturya ve Fransa’da vermesi suç olan bu selamın doğuşu, çoğunlukla Romalılara atfedilmesine rağmen bu, doğru değildir. Gerçekte bu selamın ilk örneği Fransız ressam Jacques-Louis David’in 1784 yılında tamamladığı Horatiusların Yemini tablosunda bulunmaktadır. Sonrasında yıllar geçtikçe tiyatronun da etkisiyle bu işaret, Roma savaşçılarıyla özdeşleşir, ta ki 1920’lerin İtalya ve Almanya’sına kadar. Önce Mussolini ve ardından Hitler yönetimlerinin işareti benimsemesiyle birlikte Roma selamı artık Faşizm ile özdeşleşmişti.
SS üniformaları hakkında doğru olmayan söylentilerden biri de üniformaların Hugo Boss tarafından tasarlandığı iddiasıdır. Hugo Boss üniformaların üretim aşamasında yer aldı fakat tasarımcısı değildi. Bu üniformaları tasarlayan kişi ressam Karl Diebitsch idi. 1920’lerde Nazi Partisi’ne katılan Diebitsch yıllarca pek çok logo tasarladı. Savaştan önceki yıllarda posta pulları da tasarlayan Diebitsch, çalışmalarıyla fahri profesör unvanı kazanmıştı.
SS üniformalarının her biri onu giyecek olan kişi için özel üretilirdi. Her üyenin vücut ölçüleri ayrı ayrı alınır ve üniforma bu ölçülere göre dikilirdi. Böylece üniformanın bütün üyeler üzerinde aynı görünmesi sağlanırdı. SS üniformalarının ününü hiç kaybetmemesinin bir diğer sebebi ise propagandadır. Hem savaştan önce hem de savaş sırasında hazırlanan afişlerde ve filmlerde SS üyeleri en karizmatik şekilde gösterilirdi.
Peki, Nazilerin İkinci Dünya Savaşını kaybetmelerine, SS’in dağılmasına ve bu olayların üzerinden on yıllar geçmesine rağmen günümüzde nasıl oluyor da hala biliniyor bu üniformalar? Cevap: Hollywood yani Amerikan sineması. Sinema propagandanın en önemli dallarından birisidir ve Amerikan sineması filmleri bu bilinerek hazırlanıyor. Sinemanın nasıl bir propaganda aracı olarak kullanılabileceğini ve kullanıldığını daha önceki bir videomuzda anlatmıştık. Kartlardaki bağlantıya tıklayarak o videoya da ulaşabilirsiniz. İşte tam da bahsettiğimiz sebepten dolayı yaşananları unutturmamak amacıyla devamlı olarak Naziler hakkında filmler çekiliyor ve doğal olarak bu filmlerde SS üniformaları kötü karakterlerin üzerlerinde sık sık yer alıyor. Bu filmlere birkaç örnek verebiliriz: Soysuzlar Çetesi, Valkür Operasyonu, Schindler’in Listesi, Dunkirk ve Er Ryan’ı Kurtarmak. Böylece üniformalar ikonlaşmış oluyor ve ne zaman onları görsek aklımıza kötü karakterler geliyor. Hollywood sineması Nazi üniformalarını kafamıza işte böyle kodluyor.
Bu örnekle beraber bir videomuzun daha sonuna gelmiş olduk. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.