SİYONİZM ve Kısaca Tarihsel Süreci


Siyonizm adını, Siyon kelimesinden alır. Siyon, birçok anlama gelmektedir. Öncelikle Siyon Kudüs’te bir tepenin ve bu tepenin üzerinde bulunan kalenin ismidir. Daha sonra bu isim Hz Davut zamanında Kudüs kentinin tamamı için kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzdeki Hristiyanların kutsal kabul ettikleri Kitab-ı Mukaddes’te “Fakat Davut Sion hisarını(kalesini) aldı; Davut şehri budur“ demektedir.

Tabi bu tabir Zaman içerisinde bütün Yehuda ülkesini ve İsrail halkını kapsayacak şekilde anlam genişlemesine uğramıştır. Tevrat’ta geçen;

“Ey Siyon’da yaşayan benim halkım…“ ile “Ve Siyon’a der ki: Sen benim halkımsın…“ cümleleri bu anlam genişlemesini göstermektedir.

Siyon kelimesi tarihsel gelişimini, İsrailoğullarına vaat edilen topraklarla tamamlamıştır. Bu tanım ise Siyonizm’i doğurmuş; hatta bu mesele Kudüs’e ve vaat edilen topraklara geri dönüş ülküsünden politik bir proje oluşturulmasına kadar varmıştır. Yahudi düşüncesine göre Siyonizm, “Yahudilerin vaat edilen topraklara dönmesini ve Yahudi yaşamının yeniden canlanmasını savunan Yahudi milliyetçilik ideolojisini“ ifade etmektedir.

Siyasi, kültürel ve dini olmak üzere üç çeşidi bulunan bu ideoloji, ilk olarak Rus İmparatorluğunun sınır bölgelerinde ortaya çıkmıştır. Hatta ilk Siyonistlerin hemen hemen tamamı laiktir. Geleneksel Yahudi inancına ters olsa da, bunlar kutsal topraklara dönüşü savunuyorlardı. Çünkü Talmud’a göre Mesih gelmeden önce kutsal topraklara toplu halde dönüş yapılamayacağı konusunda Tanrı, Yahudilerden söz almıştır. Yahudiler, Mesih gelene kadar sürgünde yabancı idareyi kabul edecekler ve isyan çıkarmayacaklardır. Nitekim bazı Yahudi din adamlarının daha 13. Yüzyılda Filistin’e göç eden Yahudileri, Tanrı tarafından ölümle cezalandırılacakları konusunda uyarmıştır.

Bazı ileri yorumlara göre, Mesihi Krallık, sadece Filistin’i değil bütün dünyayı içine alacaktır. Kudüs bu Dünya idaresinin başkenti olacak muhteşem bir şehir haline gelecektir.

1856-1927 yılları arasında yaşamış olan İbrani deneme yazarı Ahad Ha’am ise Kültürel Siyonizm’in kurucusu olarak kabul edilmektedir.

Mesihçi Siyonizm’den, Siyasi Siyonizm’e geçişte 19. yüzyılın başlarında iki haham etkili olmuştur. Bunlardan birisi Yehudah Alkalai, diğeriyse Zwi Hirsch Kalischer’dir. Bir Sefarad Yahudisi olan Alkalai, 1845’de yazdığı “Yahuda’nın Teklifi“ başlıklı kitabında Filistin’e tekrar kavuşmak uğrunda Mesihci inancın terk edilerek, daha pratik yolların bulunmasını istiyordu. Avupa’yı bizzat dolaşarak Yahudileri, Filistin’e göçe çağıran Alkalai, hayatının son yıllarında kendisi de Kudüs’e yerleşti.

Almanya ve Hollanda’da hahamlık yapan Kalischer de Alkalai ile benzer görüşleri dile getiriyor, 1862 yılında yayınladığı “Siyon’a Bakış“ adlı eserinde Yahudilerinde devlet kurmasını istiyordu.

Yine 19. yüzyılın başlarında yaşamış olan Moses Hess’de Siyasal Siyonizm’e geçişte, şüphesizki önemli bir figür olup bazılarınca onun Siyonizm’deki öncü rolü tartışılmazdır. Almanyalı bir Yahudi olan Hess önce Sosyalist fikirlere kapıldıktan sonra Yahudilerin sorunlarına eğilmeye başladı. Yahudilerin önce Süveyş Kanalı ve Ürdün Irmağı sahillerinde Fransız himayesinde koloniler kurmasını önerdi. Bu kolonileri sevk ve idare için ise bir teşkilat kurulmasını ve kongre toplanmasını talep etti.

Yahudilerin kendilerince kabul ettikleri kutsal kitabında şöyle geçmektedir.

“Mısır Irmağından büyük ırmağa, Fırat Irmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin soyuna verdim.“

Ortadoğu için hedef açıkça ortaya konmuştur. Vaat edilmiş topraklar, Mısır, Filistin, Irak, Suriye ve Türkiye’nin doğusunu kapsamaktadır.

Siyonizm’i sizlere anlattıktan sonra birazda Siyonizm’in öncüsü olarak kabul edilen Yasef Nassi’den bahsetmek istiyorum. Kendisi İspanyalı Mendes ailesine mensup bir yahudidir. 1553’te İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’da bankacılıkta önemli bir başarı elde edince Saray’a yaklaşmanın yollarını aramıştır. III. Murat’ın Yahudi asıllı annesi Nurbanu Sultan’dan yararlanarak Kanuni’nin yakın adamları arasına girmeyi başarmıştır. Kanuni sayesinde Yahudiler için birçok imtiyaz alan Yasef Nassi, Kanuni tarafından dönemin Papa’sına bir tehdit mektubu yazılmasına bile vesile olmuştur. Bu mektuba göre, Papa hapse attığı Yahudileri salıvermezse, Osmanlı topraklarındaki Katolikler sınır dışı edilecektir.

Yasef Nassi, Galata’da zengin bir Yahudi kütüphanesi ve 1565’de bir matbaa kurmuş, Yahudilerin sorunlarına eğilmiştir.

1561 yılında Kanuni, Nassi’ye Filistin’de Tiberias şehri ve çevresini imtiyazlı bir alan olarak vermiştir. Bunun ardından Nassi, bütün Yahudileri Tiberias’a ve ayrıca Kudüs’e göçe çağırmıştır. Hatta Yahudileri, eski anayurtlarına götürmek için gemiler bile temin etmiştir.

Nassi, Filistin’e alternatif olarak Arjantin ve Uganda ile ayrıca Akdeniz adaları üzerinde de durmuştur. Bu bağlamda Sultan II. Selim’den 1566 yılında Osmanlı hakimiyetindeki Naksos Adaları Dükalığı’nı almış, buraya kale duvarları inşa ettirerek Avrupa’da zulüm gören Yahudileri göçe çağırmıştır.

Ancak bu girişimi de sonuçsuz kalmıştır. Bu defa Nassi Kıbrıs üzerinde durmuştur. Hatta bazı kaynaklara göre, II.Selim’i Kıbrıs’ı almaya teşvik etmiş, kendisinin de Kıbrıs kralı olması fikrini kabul ettirmiştir. Lakin, Nassi’nin etkinliği III.Murat zamanında kaybolmuş 1579 da da zaten ölmüştür.

Siyasal Siyonizm’i doğuran nedenler arasında tarih boyunca Yahudilerin, Avrupa’da gördüğü zulümler ve dışlanmışlık bu etkenlerin başında sayılmalıdır. Klasik Anti-Semitizm olarak kabul edebileceğimiz dönemden sonra ortaya çıkan modern Anti-Semitizm, bir bakıma Siyasal Siyonizme zemin hazırlamıştır. 1789 Fransız İhtilaliyle ortaya çıkan Milliyetçilik hareketleri ve Yahudilerin Ekonomide, Siyasette elde ettikleri geniş imkanlar Avrupa Burjuvazisi tarafından hazmedilememiştir.

Kaynakça

ALİ RIZA ÖZDEMİR’İN “YAHUDİLİĞİN BÜYÜK SIRRI“ ADLI KİTABI.
Exit mobile version