“Hassas izleyicilerimizin dikkatine,
Srebrenitsa’da bir insanlık suçu yaşanmış, masum insanların canına kastedilmiştir. Videoda kullandığımız görüntüler bu vahşetin canlı canlı yaşandığı anda kayda alınmıştır. Vurulma görüntüleri gerçektir. Hassas izleyicilerimizin bunun bilincinde olarak videoyu izlemelerini temenni ederiz.”
Dünya en son İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük katliamlara şahit olmuştu. Bu katliamlar Almanya, Japonya, Rusya ve ABD’nin tarihine kara bir leke olarak kazınmıştı. Savaş bittiğinde insanlık artık tek bir şey istiyordu: “Bir daha yeni bir dünya savaşı yaşanmasın ve başka katliamlar yapılmasın, masum insanlar ölmesin”. Ne yazık ki insanlığın bu dileğinden 50 yıl sonrasında, günümüzdense tam da 26 yıl öncesinde dünya yeni bir katliama sahne oldu: Srebrenitsa Katliamına.
Birinci Dünya Savaşından sonra kurulan yeni dünya düzeninde yerini alan Yugoslavya Krallığı 1918 yılında kurulmuştu. 1946’da monarşinin kaldırılıp cumhuriyetin kurulmasıyla beraber dünya yeni bir diktatörle tanışmıştı: Tito’yla. Yugoslavya birleşik bir cumhuriyetti, içinde Boşnaklar, Hırvatlar, Sırplar, Slovenler ve daha birçok milletten insan yaşardı. Üstelik bu milletlerin dinleri de birbirinden farklıydı. Bir de yetmezmiş gibi komünist bir diktatör olan Tito onları baskıcı bir şekilde inançlarından vazgeçirip komünist olmaya zorluyordu. Bu milletler her ne kadar Tito’ya başkaldırmak istese de Tito’nun eli güçlüydü, itaatkâr orduları vardı. Bu zulme maruz kalanlar arasında Bosna-Hersek’in ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç de vardı. Antikomünist propaganda yapma gerekçesiyle 21 yaşındayken hapse girmiş ve ancak 24 yaşındayken çıkabilmişti. Bundan 34 yıl sonra 1983 yılında İslam Deklarasyonu kitabında yazdığı bazı ifadelere dayanarak devlete karşı fesat tertibi suçundan bir dava daha açılmış ve 5 yıl 8 ay kalmak üzere bir daha hapse girmişti.
1980 yılında diktatör Tito’nun ölümüyle beraber bir otorite boşluğu meydana gelmiş ve Yugoslavya’yı oluşturan milletlerde bağımsızlık düşünceleri belirmeye başlamıştı. Çünkü federal bir cumhuriyet olan Yugoslavya’da Tito’nun ölümünden sonra Başkanlık Konseyi sistemine geçilmişti. Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetlerden her biri bir başkan seçip konseye yolluyor ve her yıl konseyden bir cumhuriyetin temsilcisi devlet başkanı oluyordu. Cumhuriyetler 1990 yılında ilk defa kendi içlerinde çok partili bir seçim düzenlediklerinde Sırbistan ve Karadağ hariç diğer ülkelerde ayrılmayı destekleyen partiler kazandı. Başkanlar Konseyi birkaç kez toplanarak ülkenin geleceği hakkında kararlar almak istese de görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Mayıs 1991’de başkanlık sırası Hırvatistan’dayken Sırpların bunu engellemesi siyasi bir krize sebep oldu. Bu şekilde gerilimli geçen bir politik süreçle beraber 25 Haziran 1991’de Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlığını ilan etti. Yugoslavya Halk Ordusu Slovenya’ya saldırsa da arabulucular sayesinde ateşkes sağlandı. Bu olay üzerine Yugoslavya’dan yavaş yavaş kopmalar başladı.
Şubat 1992’de Bosna-Hersek de Sırbistan’ın boykot ettiği bir referandumla bağımsızlığını ilan ederek Yugoslavya’dan ayrılan devletlerden biri oldu. Bunun üzerine Sırbistan Bosna’ya girerek 4 yıl sürecek kanlı bir savaşın fitilini ateşledi. Savaş hukuku gereğince Bosna’nın 6 bölgesinde silah sokulamayacak güvenli bölge oluşturuldu. Bu bölgelerden biri de Bosna-Hersek ile Sırbistan sınırına çok yakın bir yerde bulunan Srebrenitsa Kasabasıydı. Bu güvenli bölgenin korunmasını sağlamaksa Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin göreviydi. Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar Srebrenitsa’ya olan saldırılarını sıklaştırdıklarında Müslümanların toplanan silahlarını geri almak için yaptıkları başvuru, sorumlu Hollanda komutanı Thom Karremans tarafından reddedildi. 11 Temmuz 1995 gecesi Srebrenitsa’ya baskın yapan Mladiç, sivil bir Boşnak temsilcisi ve Sırp ordusu tarafından 30 askeri esir alınan Birleşmiş Milletler Barış Gücü komutanı Thom Karremans ile masaya oturarak Boşnakların silahları teslim etmesini istedi. Silahlar teslim alındıktan sonra can güvenliklerini sağlayacağını garanti etti. Ertesi sabah Thom Karremans’ın emriyle Birleşmiş Milletler askerleri şehrin girişini açarak içindeki Boşnaklarla beraber Sırplara teslim etti. Bunun üzerine çekilen bir video kaydında Mladiç şöyle konuştu:
“Şu anda 11 Temmuz 1995, Sırp Srebrenitsa’sındayız. Tam da Sırp kutsal gününün arifesinde bu kasabayı Sırp milletine armağan ediyoruz. Yeniçerilere karşı olan isyanın anısına Türklerden intikam alma vakti geldi.”
Bu sözleri söyledikten sonra bir emir verdi ve Boşnaklar elleri yukarıda kendilerine zarar verilmeyeceği vaadine inanmış halde dışarı çıktı. Bundan sonraki her bir dakika, her bir saniye vicdansızlığın geldiği noktayı gösteriyordu. Daha vahşicesini yapamazlar denilen her şeyin daha vahşicesine yapıyorlardı. Kamyonlarla kırsala taşınan Boşnaklar genç yaşlı denmeden elleri bağlı şekilde sırtlarından kurşunlanıyor, vurdukları Boşnakların cesetleriniyse diğer Boşnaklara taşıtıyorlardı. Sırp ordusunun ardından Sırp siviller de ellerine silah alıyor, yaşına bakmaksızın her Müslüman’ın üstüne defalarca ateş açıyordu. Bu katliama şahit olan 15.000 kadar Bosnalı dağlara kaçtı. Sırp tankları namlusu dağlara dönük halde ateş etmeye başlamıştı. Daha fazla direnemeyen Boşnaklar yine kendilerine zarar verilmeyeceğini garanti eden Mladiç’e teslim oldu. Bu sırada toplanan halktan 15-70 yaş arasındaki erkekler savaş suçlusu sanıkları yargılanmak bahanesiyle farklı araçlara bindirilerek götürülürken kalan kadın, yaşlı ve çocuklar otobüslere bindirilerek Tuzla’ya götürüldü. Otobüslere bindirilmeden önce konuşma yapan Mladiç, kendilerine zarar verilmeyeceğini sadece Srebrenitsa dışına çıkarılacaklarını söylüyordu. Çocuklara çikolata dağıtan Mladiç onlara şöyle diyordu: “Size Allah yardım edemez ama Mladiç edebilir.”
Halk Tuzla’ya yollandıktan sonra Mladiç daha önce esir aldığı 30 Hollanda askerini Thom Karremans’a teslim etti ve Hollandalılar üslerini terk etmeye başladı. Srebrenitsa’nın güvenliğini sağlamakla görevli Hollandalı komutan, şimdi kamplardaki 5000 sivil Bosnalıyı vahşi Mladiç’e kendi elleriyle teslim ediyordu. Bunu takip eden üç günde Sırplar 8372 Bosnalıyı sırf Türklerin Balkanlardaki varisi olarak gördükleri için katletti. Katledilen Boşnakların cesetleri parçalara ayrılarak sayıları 64’ü bulan toplu mezarlara gömüldü.
Hâlâ her yıl yeni toplu mezarlar açılıyor, her bir ceset kimlik tespiti yapıldıktan sonra kendi mezarlarına defnediliyor. Mladiç savaş suçu işlemekten hakkında tutuklama kararı çıksa da 16 yıl boyunca yakalanamadı ve 2011 yılında yakalanarak Lahey Savaş Suçları Mahkemesine götürüldü. Aynı mahkemeye Mladiç’e Srebrenitsa’nın alınması emrini veren Bosna Sırp Cumhuriyeti eski başkanı Radovan Karaciç de çıkarıldı ve Srebrenitsa’da soykırım işlemek, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan suçlu bulunarak 40 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra bu cezası, temyizde ömür boyu hapse çevrildi.
O günlerden geriyeyse gözü yaşlı annelerden başka bir şey kalmadı…