STANFORD HAPİSHANE DENEYİ | SINIRSIZ GÜÇ İNSANLARI YOZLAŞTIRABİLİR Mİ?

4 dk


Stanford Üniversitesinde fahri profesör olan Philip Zimbardo 1971 yılında kendi oluşturduğu ve liderliğini yürüttüğü araştırmacı ekibiyle rastgele tayin edilmiş mahkûm veya gardiyan olma görevlerinin psikolojik etkileriyle ilgili Stanford Hapishane Deneyi adıyla bilinen bir psikoloji deneyi gerçekleştirdi. Bu deney aslında bize başkalarının bizim için tayin ettiği görevleri ne kadar sahiplendiğimizi gösteriyor. Bugüne kadar bu deney üzerine sayısız makaleler yazıldı ve en popüler psikolojik deneylerden biri oldu. Peki, bu deney nasıl gerçekleşmiş ve insanlar üzerinde nasıl bir etki bırakmıştı? Deney sırasında nasıl bulgulara ulaşılmıştı? Gelin videonun devamında hep beraber görelim.

(intro)

Dünyanın en popüler psikolojik deneylerinden biri olan bu deney, 1971 yılında Stanford Üniversitesi psikoloji binası bodrum katında yapay bir hapishane oluşturulmasıyla başladı. Bu deney için erkek üniversite öğrencilerine ihtiyaç vardı. Yetmiş kişi arasından 24 lisans öğrencisi gardiyan yâda mahkûm rollerini oynamak üzere seçildi. Bunun için gazetelere ‘’Yardım Aranıyor’ şeklinde ilan verildi. Deneklere bu deneyin 2 haftalık olacağı ve günlük 15 dolar para verileceği önceden söylendi. 70 tane başvurudan 24 üniversite öğrencisi 12’si gardiyan 12’si mahkûm olacak şekilde seçildi. Zimbardo deneklere onların deney içindeki rollerini haber vermeden belirledi. Mahkûmlara deney süresince gardiyanların emirlerine itaat zorunluluğu getirdi. Gardiyanlara onlardan istediklerini şu sözlerle anlattı. “Mahkûmlar üzerinde can sıkıntısı hissi yaratabilirsiniz, bir dereceye kadar korku yaratabilirsiniz ve onların hayatlarını tamamen rastgele güçler tarafından, sistem tarafından, sizler ve bizler tarafından kontrol edildiği hissine kapılmalarını sağlayabilirsiniz. Ve kesinlikle özel hayatları olmayacak. Onların bireyselliklerini çeşitli yollarla ellerinden alacağız. Genellikle bunun sonucunda, kendilerini güçsüz hissederler, bunu bekliyoruz. Yani bunun sonucunda, biz tüm güce sahip olacağız, onlarsa hiçbir güce…”  

Deney mahkûm rolü verilen deneklerin gerçek bir şekilde tutuklanmasıyla başladı. Hapishanedeki her bir hücrede, 3 mahkûm kalıyordu. Hücreler oldukça dardı; mahkûmlar için bir hapishane bahçesi oluşturulmuştu ve gardiyanlar içinse geniş ve çok daha rahat alanlar hazırlanmıştı. Gardiyanlar, 8 saatlik vardiyalarla üçlü gruplar halinde çalıştılar. Gardiyanların görev sonrası hapishane alanında bulunmaları gerekmiyordu. Gardiyanların mahkûmlara kıyafetlerinin üzerine dikilmiş numaralarıyla hitap etmeleri talimatı verildi. Deney bu şartlar altında başladı ve ilk günü sorunsuz denebilecek bir şekilde geçti. 2. gün ise birinci hücrede bulunan mahkûmlar kapılarını yataklarıyla bloke ettiler. Kıyafetlerini çıkardılar ve gardiyanları dinlemeyeceklerini söyleyerek emirleri reddettiler. Olaylar bu şekilde başladı ve sonuçlar rahatsız edici düzeydeydi. Sıradan ve normal sayılacak üniversite öğrencilerinden sadece birkaç gün içinde gardiyan olanlar şeytanlaşmaya başladılar. Mahkûmlar ise git gide daha da korkak bir hale büründüler. Daha önce videosunu yaptığımız Milgram Deneyinde de bu deneyde olduğu gibi katılımcıların sosyal baskılara uyduklarını açıkça görebiliyoruz. Dilerseniz kartlardaki bağlantıya tıklayarak itaatin vicdanı ne derecede kör ettiğini gösteren Milgram Deneyi videomuzu da izleyebilirsiniz.

Stanford Hapishanesindeki duruma dönecek olursak burada gün geçtikçe herkes rollerine daha da bağlandı. Gardiyanlar giderek şiddetlenen psikolojik kontrol taktikleri geliştirmeye başladılar. Örneğin isyanlara katılmayanları ödüllendirdiler. İsyana katılanların yatak süngerlerini ve yastıklarını alarak onları metal yatakta yatmaya mecbur bırakıtlar. Kısa süre içerisinde gardiyanlar mahkûmlara gizli ve açık olmak üzere şiddet göstermeye başladılar. Yemeklerini yemeyenler için karanlık odalar oluşturmaya başladılar. İşler iyice çığırından çıkmaya başladı.

Sadece 36 saat sonra 8612 numaralı mahkûm Zimbardo’nun ifadesiyle ‘’çılgın’’ tavırlar sergilemeye başladı. Zimbardo daha sonra verdiği röportajlarda olayı şöyle anlatıyor:8612 numaralı mahkûm delice davranmaya başladı, bağırıyor, çığlık atıyor, küfrediyor ve kontrolsüz öfke nöbetleri geçiriyor. Onun gerçekten bu psikolojik durumda olduğunu kabullenmemiz epey bir zaman aldı ve sonunda onu salma kararı verdik.” Deneyin şiddeti ilerleyen günlerde daha da arttı. Zimbardo’nun Amerikalı bir meslektaşı olan Christina Maslach bu deneyde özenli bir denetim eksikliği ve çalışmanın ahlaksızlığı konusunda meydan okudu ve deneklerin aileleri deneyin erken bitmesi için dava açtılar. Tüm bunlar Zimbardo’nun deneyi 6. günde bitirmesine neden oldu.

Bugüne kadar deneye yönelik ciddi eleştiriler olmuştur. Özellikle aradan geçen 48 yıl sonra Zimbardo 2019 yılında deneye ait orijinal kayıt ve dokümanları halkın erişimine açmıştır. Bu deney 2019 yılından sonra daha da iyi incelenme imkânı bulmuştur. Örneğin, 2019 yılında Le Texier tarafından yayınlanan “Stanford Hapishane Deneyi’ni Çürütmek” başlıklı makalede şu sözlere yer veriliyor: “Stanford Hapishane Deneyi, psikolojinin en ünlü deneylerinden biridir. Bu deney, tarih boyunca birçok eleştiriye maruz kalmıştır; fakat psikoloji ders kitaplarının yazarları, Stanford Hapishane Deneyi ile ilgili bölümleri yazarken bu eleştirileri göz ardı etme eğiliminde olmuşlardır ve bu nedenle hem öğrencileri hem de genel halkı deneyin bilimsel geçerliliği konusundaki şüpheleri konusunda yanıltmışlardır. Stanford Hapishane Deneyi arşivlerini inceleyerek ve deneye katılan 15 kişiyle yapılan görüşmeler sonucunda elde ettiğimiz bulgular, deneyin bilimsel değerini sorgulayan eleştirileri daha da güçlendirmektedir. Bu verilerimiz, Stanford Hapishane Deneyi’ni önceden dile getirilen eleştirileri desteklemekle kalmayıp, aynı zamanda daha önce bilinmeyen yeni eleştirilerin ortaya çıkmasına da neden olmaktadır. Bu yeni eleştirilerimiz arasında; veri toplama yönteminin önyargılı ve eksik olduğu, Stanford Hapishane Deneyi’nin Zimbardo’nun sınıflarından birinde öğrencileri tarafından 3 ay önce yapılan bir deneye ne kadar dayanak sağladığı, gardiyanların mahkûmlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda özel talimatlar aldığı gerçeği, katılımcılara deneyin gerçek olmadığı söylendiği gerçeği ve katılımcıların deneye tam olarak dahil olmadıkları gerçeği bulunmaktadır.” Bu konuda eleştiriler devam etmektedir ve aceleci genellemeler yapılmamalıdır.

Bu deneyden şöyle bir sonuç çıkarılabilir ki, kişilere verilen yetkiler her zaman için hukuki insanüstü kurallarla çevrilmelidir. Gücünün sınırları belirlendikten sonra her daim kontrol edilmelidir. Ve müdahaleye açık olmalıdır. Çünkü kontrolsüz güç güç değildir. Bu deney bize işte bunu göstermiştir. Böylece bir videomuzun sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın…

Kaynakça:

1-McWilliams, Nancy (2020). Psychoanalytic diagnosis: understanding personality structure in the clinical process (2. bas.). New York, NY: The Guilford Press.

2- T. L. Texier. (2019). Debunking The Stanford Prison Experiment. American Psychological Association, sf: 823-839. doi: 10.1037/amp0000401.

3- A. Goodman, et al. Understanding How Good People Turn Evil: Renowned Psychologist Philip Zimbardo On His Landmark Stanford Prison Experiment, Abu Ghraib And More. (30 Mart 2007).

4- P. Zimbardo. The Power And Pathology Of Imprisonment. (25 Ekim 1971).


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
2
Üzgün
Kızgın Kızgın
1
Kızgın
Hahaha Hahaha
13
Hahaha
Beğendim Beğendim
12
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
10
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
9
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
8
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds