Tarih kelimesi, dilimize Arapçadan geçmiş olup, hilalin gününü belirlemek, olayları zamansal sıraya dizmek anlamına gelen warkh ( ورخ) kökünden türetilmiştir. Bu kök de Arapçaya Mezopotamya dillerinden geçmiştir.
Oldukça geniş bir disiplin olan tarihin pek çok tanımı yapılmıştır. İlk büyük tarihçilerden Heredot, tarihi “İnsan ve insan topluluklarının başlarından geçen olayları kaydetme yoluyla edindikleri bilgi” olarak tanımlarken, Ahmet Cevdet Paşa “ olayları değerlendirerek ders almaktır” diye belirtmiş, Edward Carr ise “Bugün ve geçmiş arasında bitmeyen bir diyalog” olarak tanımlamıştır.
Bir sosyal bilim olmasıyla tarih, toplumla özdeşleşmiş bir daldır. Toplumların geçmişine yapılan gözlemlerle elde edilen veriler, yine toplumun gidişatını görebilmek içindir. Tarih, neden-sonuç ilişkilerine dayanır. Tarihin çalışma sistemi ve amacı oldukça basittir. Geçmişteki neden olan olayların doğurduğu sonuç olaylarını gözlemler ve kendi içindeki sistemde veri haline getirir. İlerleyen zamanlarda neden olan olayın bir benzeri yaşandığında doğuracağı sonuçları önceden tahmin etmek için karşılaştırma yoluyla bu neden-sonuç ilişkileri gözlemlenir. Bu yüzden geçmişini bilmeyen birey ve toplum geleceğine yön veremez.
Tüm doğa bilimleri gözlemlerini yaparken “Neden?” sorusunu sorar. Tarih ise sosyal bir bilim olması ve neden-sonuç ilişkilerine dayanması sebebiyle “Neden?” sorusunun yanında bir de “Niçin?” sorusunu sorar. Geçmişteki her neden-sonuç ilişkisi de tarihin konusu olamaz. Bir tarihçin kullandığı olgular her zaman bir topluma hitap etmelidir. Birey tarihi bile olsa bu bireyin toplumda geniş yer tutacak bir statüde olması gerekmektedir. Tarihçi tarih yaparken yorumunu katmamalı, yani objektif olmaya çalışmalıdır.
Elbette John Lucaks’ın Modern Çağın Sonu isimli eserinde de yer verdiği üzere tarihçinin objektif olması imkânsızdır. Çünkü tarihçi, tarih yaparken elbette bazı olguların tesiri altında kalacaktır. John Lucaks’ın verdiği örnek üzerinde düşünürsek, bir Alman ve bir Yahudi, Hitler tarihi yazarken yaşadıkları olguların tesiri altında kalacaktır. Tarihçinin tesir altında kalmaması gerektiğini düşünür ve Hitler tarihini bir Tanzanyalıya yazdırmaya çalışırsak da bu sefer bu Tanzanyalı tarihçi veri depolamak için bir Alman veya bir Yahudi’nin veya her ikisinin de kaynaklarını kullanacak ve yine aynı tesirler altına kalacaktır. Bu yüzden tarihte objektif olunamaz. Yalnızca aşırı uç tutumundan kaçınılabilir.
Tarih gibi geniş bir disiplini anlamak asla bitmez. Ancak tarih ile ilgili daha fazla bilgi almak isteyen takipçilerimiz, Edward Hallett Carr’ın Tarih Nedir? adlı eserini okuyabilirler.
0 Yorum